''Nerede bu Chanyeol ya? Jongdae yemin etti, görmemiş hiç. Bulunca fena yapacağım cidden.''
Byun Baekhyun karşımda oturduğu yerde ileri geri sallanarak Chanyeol'a söylenirken elimdeki meyveli buzu yalamaya devam ettim. Onların bahçesinde iki sandalyeyi yola çevirip oturuyorduk. Baekhyun belki olur da Chanyeol Jongin'e uğrar diye beni de yanına almıştı. Şimdiyse bahçeye oturtup Jongin'in evini gözlüyorduk. Bu sıcakta onunla burada oturmamın tek sebebi elimde erimeye başlayan meyveli buzdu. Hasta olmamam için en fazla iki tane yiyebileceğimi söylediği bu meyveli buzlarla kandırmıştı beni. Biliyordu çünkü. Ben meyveli buzlara kanardım.
''Orada buradadır Baek. Gelir hem birazdan.'' deyip elime damlamak üzere olan buzu ağzıma götürdüm hemen.
Nerede olduğunu bildiğimi söylememiştim. Çünkü Chanyeol'a hak veriyordum. Ben olsam ben de kaçardım Baekhyun'dan şu an.
''Neredeki bu Sehun? Delireceğim cidden.''
Telefonuyla milyonuncu aramasını yaparken yine cevap alamamıştı. Bu onu daha da hırslandırıyor gibiydi.
Omuz silkip Jongin'in evine küçük bir bakış attım. Baekhyun Jongdae'yi aradıktan hemen sonra Jongin'in evine koşturmuştu ama bulamamıştı Chanyeol'u. Bense yaklaşık yarım saat önce o evin penceresinden etrafa bakıp bizi gördükten sonra perdeyi çekip kaçan kişinin Jongin değil de Chanyeol olduğuna yanımda deliren Baekhyun'un bir kaçkın olduğuna emin olduğum kadar emindim. Ama bunu söylemedim ona. Hem bedava meyveli buzlarımın tadını çıkarırken hem de gizliden gizliye Chanyeol'un bu haklı mücadelesine kendince destek veriyordum. Çünkü Baekhyun'un onu zorla sürüklemeye çalıştığı mezuniyet partisine ben de kesinlikle gitmek istemiyordum. Chanyeol giderse Baekhyun giderdi. Baekhyun giderse hepimiz giderdik.
Elimdeki meyveli buz bitince ayaklandım.
''Ben gidiyorum. Sen de geç içeri. Başına güneş geçecek. Hem Chanyeol aptal mı da gelsin dibindeki eve?''
Chanyeol'dan özür diledim içimden. Ama birazcık aptaldı o da galiba.
''Aptal tabii. Ben gidip bir daha sorayım şu Jongin'e. Kesin aramıştır onu.''
Şüphelenmesin diye durdurmadım onu ama arkasından da gitmedim. Aradaki kırık çitin üzerinden atlayarak yan bahçeye geçerken Chanyeol'a mesaj attım Baekhyun geliyor diye. Sonra kendi evime girdim. Luna'nın geçen gün sırf ben seviyorum diye alıp getirdiği cipslerden birini kapıp televizyonun başına geçtim. Rasgele kanallar arasında gezinirken tatilde ne yapacağımı düşünüyordum. Suho Hyung daha yeni izin aldığı için tatile çıkamayacaktı. Zaten yaz ayları işleri genelde yoğun olurdu. Hem Jongdae'nin babasının açacağı mahkeme de vardı. Hala Jongdae'ye söylemediğim bu konuyla moralim bozulmuştu yine. Cips paketini yana atıp ayaklarımı topladım kanepenin üstünde. Kollarımı bacaklarıma dolarken ekrandaki yarışma programını izlemeye çalışıyordum. Yarışmadakiler seyircileri güldürmek için saçma sapan hallere girerken sıkıldığımı hissedip kapadım onu da. Kalkıp dışarı çıkasım vardı. Hem biraz gezip hem de alışveriş yapardım. Kalkıp odama çıktım. Rengi yıkana yıkana solmuş tişörtümü sarısıyla değiştirirken altımdaki kısa şortu da çıkarıp dar bir kot pantolon giydim. Siyah şapkamı kafama geçirdim. Kulaklığımı ve cüzdanımı yanıma alıp aşağı indim. Hızla bahçeden çıkıp yol boyunca ana caddeye doğru yürüdüm. Kulaklığımı takıp müziği açtım. David Gilmour'un eşsiz sesi kulaklarıma dolarken High Hopes'un hüzünlü anlamına rağmen yüzüme bir gülümseme yayıldı.
Müzik çalarım listedeki şarkıları sırayla çalarken nereye gittiğimi düşünmeden öylece yürüdüm bir süre. Öyle ki havanın yavaştan karardığını bile ancak hafifçe üşümeye başladığımda hissetmiştim. Neredeyse şehir merkezine gelmiştim yürüye yürüye. Kaç saattir yürüdüğümü bilmiyordum ama birazcık acıkmıştım. Suho Hyung'un haberi olmayacağının rahatlığıyla önüme ilk çıkan fast food restoranına attım kendimi. Açlığımı ancak dindirebileceğine inandığım büyük boy bir hamburger menüsünü alıp neredeyse tamamen dolu masaların arasından duvar kenarında, diğer yerlere kıyasla biraz daha kuytuda, kalan bir masaya geçip oturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BFF Faciası
Hayran KurguElim kalbimde konuştuğumu görse biri delirdi derdi herhalde. Ama delirmemiştim daha. Ya da belki delirmiştim. Kim bilir? Yüzümdeki gülümsemeyle birkaç tane yıldızla çevrelenmiş aya kaldırdım bakışlarımı. Cevabım hazırdı galiba. Ne olacaklarla do...