Bölüm 37

580 60 2
                                    

Ertesi sabah daha dinç uyanmıştım. Dün günü uyuyarak bitirip akşam doğru dürüst uyumamıştım ama yine de kendimi fazla iyi hissediyordum. Ruhsal tüm yükümü atıvermiştim üzerimden. Kimilerinin öğlen yemeğini yediği saatte kendime kahvaltı hazırlamak için aşağı inerken bir yandan da Suho Hyung'un mesajlarına cevap veriyordum. Jongdae'yle artık konuşmam gerektiğini öğütlüyordu bana. Merdivenlerin ortasında kalakaldım. Ne güzel unutulup gitmişti aklımdan. Ama daha fazla uzatmadan konuşmaya karar vermiştim Jongdae'yle. Hem eve gelecek bir celple öğreneceğine benden duyması daha iyi olacaktı.

Ama mutfağa girer girmez karşımda beliren Jongdae'yle hem azıcık korkmuştum hem de o enerjik gülüşünü görmemle verdiğim kararı sorgulamıştım bir an. Baekhyun'la birlikte sofrayı hazırlamakla meşgullerdi. Beni fark edince bir ağızdan günaydın diye şakıdılar. Uyuşuk uyuşuk karşılık verip ben de ekmekleri kızartmak için tezgâhın bir köşesine doğru ilerledim.

''Erken uyandın bebeğim. Ben de kahvaltıyı hazırlar öyle uyandırırım seni diyordum.'' Ekmekleri kızartma makinesine yerleştirip ona döndüm.

''Çok güzel uyumuşum Jongdae. Ama erken de sayılmaz pek. Akşam olacak neredeyse. Çok uyumuşum çok.''

Omuz silkip tatili hatırlattı bana. Bir kuralı vardı çünkü onun. Tatildeysen uyumadan önce güneşi doğurur uyanırken de güneşin battığından emin olurdun. Bir süre sonra hepimiz uygular hale gelmiştik bunu. Ama okul açılınca kendimizi toparlamamız zor oluyordu tabii.

Baekhyun doğradığı salatalıkları masaya yerleştirirken hala suratını buruşturuyordu. Sevmezdi salatalığı hiç. Ama biz seviyoruz diye de kahvaltıda bulundururdu.

Kahvaltıyı hazırladıktan sonra oturduk yerlerimize. Kimse dün akşam hakkında konuşmadı. Vereceğim tepkiden emin olamamışlardı herhalde. Ben de onların bu sessizliğine ayak uydurdum. Ama çok fazla sürmedi zaten. Dünden beri aklıma takılan şeyi sordum.

''Baekhyun.''

Ağzındaki koca lokmayı meyve suyunu içerek yutan Baekhyun bana döndü. ''Bir şey soracağım sana.'' diye devam ettim.

''Sor tabii. Sor HunHun'um. Ne soracaksın?''

Başımı yana eğip gözlerimi kıstım hafifçe. Jongdae de kaşlarını kaldırmış benim diyeceğim şeyi bekliyordu merakla.

''Ben sana o kadar şey anlattım dün akşam. Normalde yeri göğü inletir yerdin başımın etini. Ama demedin hiçbir şey. Şaşırmadın bile. Ben sana Jongin'le şey yapmışız diyorum sen Chanyeol'la konuşuyorsun olacak iş mi? Ama yalan mı şimdi Jongdae?''

Jongdae şaşkın şaşkın bana baktı önce. Sonra hızla kafasını Baekhyun'a çevirdi. Ama Baekhyun onun konuşmasına izin vermeyip yan yan sırıttı bana doğru.

''Ne yapmışsınız Jongin'le bebeğim? Ha?''

Kaşlarımı çattım hızlıca. Ama yanaklarım kırmızı kırmızı olmuştu kesin. Utanırdım tabii. Ne diye kahvaltıda soruyor böyle şeyleri bu Byun Baekhyun? Hiç utanması yok gerçekten.

''Bir şey söyle şuna Jongdae. Ne diyor ya?''

Jongdae bana kısa bir bakış atıp kafasını sallaya sallaya Baekhyun'a döndü.

''Öpüşmüşler işte. Öpüşmüşler. Bebeğim esmer şekeri öpmüş. Esmer şeker de durur mu hiç. Bulmuş tabii güzelim çocuğu yapışmış dudaklarına. Ne diye sorup sorup utandırıyorsun bu çocuğu? Sus bi sus.''

Kafamı masaya çarpasım vardı. Jongdae'den ne diye yardım istiyorsam ben de? Söylediği şeylere bakın hele. Bir utanmaz da bu işte.

''Onu bunu bırak da cevap ver önce bana Baek. Biliyor muydun sen yoksa?''

BFF FaciasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin