Duyduğum seslere ve hissettiğim sarsıntılara rağmen bedenim uyanmayı reddediyordu. Gözlerimi açmak istesem de deli gibi uykum vardı ve bir türlü uyanamıyordum. Bedenimin havalandığını hissedince burnuma dolan limon nane kokusuyla iyice mayıştım. Kendimi beni taşıyan güçlü kollara huzurla bırakıp uykuma devam ettim. Başım geniş bir omuza doğru yaslanırken sol tarafımda Jongdae hala ince ve fısıldamasına rağmen yüksek çıkan sesiyle Baekhyun'a bir şeyler anlatıyordu. Bulanık bilincimle ağzından kelimeleri anlamlandıramıyordum. O heyecanla bir şeyler anlatmaya devam ederken ben yeniden uyuyakaldım.
Öyle ki arabaya bindiğimizi dahi hissetmemiştim. Ya da Jongin'in beni yeniden kucaklayıp kendi evine getirmesini. İkinci kez uyanmadan önce hissettiğim ilk şey altımda birden var olan soğukluktu. Tişörtümün açık kollarından tenime çarpan soğukla yana dönüp kaçan uykumla gözlerimi yavaşça araladım. Gözlerimi açar açmaz karşıma çıkan geniş pencereyle kendi evimde olmadığımı anlamıştım. Benim yatağımda olsam karşıma çıkacak şey Jongdae'yle yine bir yaz akşamı Suho Hyung'un görmemesi için yatağın arkasına doğru ellerimizi rengârenk boyayarak yaptığımız el baskılarıyla dolu duvarımdı.
Jongdae'nin fikriydi. Öylesine durup dururken arkadaşlığımızı simgeleyecek bir şeye ihtiyaç duyduğunu söylemişti. O gün yine ara ara girdiği depresyonların birini en ağır şekilde yaşadığı için kıramadım. Ne istediğini sordum hemen. Belli ki bir yere bir şeylere ait olmayı hissetmeye ihtiyacı vardı. Benim gibi. Hepimiz gibi. Bu yüzden onu anlıyordum. En iyi ben anlıyordum onu.
Jongdae'yi tanıyan biri her zaman neşeli biri olduğunu düşünür ama ne yazık ki arkadaşımın çok hassas bir psikolojisi var. Başına gelen en ufak şeyleri bile içinde büyüyen bir karadeliğe tıkar. Sonrasında bir akşam aniden o karadelik içinde tuttuğu tüm sıkıntıları Jongdae'nin aklına, kalbine kusar. Canı çok istediği için aldığı ama yiyemeyip yere düşürdüğü bir dondurma bile onun için ağır bir huzursuzluğa, bitmeyeceğini hissettiği bir melankoliye dönüşebilir. Jongdae de aniden hissettiği bu depresif halini bir akşam boyunca yaşar. Böyle akşamlarda bana ya da Baekhyun'a sığınır. Ona en iyi sıcak çikolatayı ben yaptığım için çoğunlukla bana. Jongdae çoğunlukla bana sığınsın diye Baekhyun'a sıcak çikolatayı nasıl yaptığımı söylemiyorum asla. Ama gerçek şu ki Jongdae sıcak çikolatasında beyaz çikolata aromasını çok seviyor. Bu yüzden içine biraz beyaz çikolata rendeliyorum. Jongdae'nin kalbini yumuşatsın diye.
İşte o gün sıcak çikolatasının yanına bir de renkli el baskısı istemişti Jongdae. Benim duvarımda. Uyurken gözüm kaysın da onu hatırlayayım diye. O ne istediğini söyler söylemez önüne resim derslerinden arta kalan yağlı boyaları dizdim. İkimiz de birbirimizin elini boyadık. Yatağı önceden çekmeyi akıl etmediğimiz için boyalı ellerimizle ittirirken biraz zorlanmıştık ama sonuç harikaydı. Beyaz duvarımın bir köşesini el izlerimiz süslüyordu. Bunu gören Jongdae'nin kıkır kıkır gülmesine eşlik ettim o gün. Jongdae kendine her geldiğinde hissettiğim huzur inanılmazdı.
Şimdi yanımda Jongdae ya da neşeli kahkahaları yoktu ama ben aynı huzuru hissediyordum. Bu kez yanımdaki Jongin'di. Arkamı dönmediğim halde odadaki varlığını hissedebiliyordum. Çıkan seslere bakarak kıyafetlerini değiştirdiğini tahmin ediyordum. Gözlerimi sanki görebiliyormuşum gibi sıkıca kapadım. Utanmam çok yersizdi o an. Jongin yanımda defalarca kez kıyafet değiştirmişti. Bunu ben de yapmıştım üstelik ama şimdi bulunduğumuz durum düşünülünce bu kesinlikle faklıydı. Farklı hissettiriyordu.
Sıkıca yumduğum gözlerimi arka tarafımda bir hareketlilik hissedince gevşettim. Yatak o tarafa doğru çökmüştü. Jongin yanıma uzanmıştı. Aniden oluşan onu görme isteğimi daha fazla bastıramadım. Yavaşça arkama döndüm. Gözlerimi da önce ovuşturup sonra ağır ağır açtım. Jongin'in yüzü tam karşımdaydı. Gözleri dikkatle hareketlerimi izliyordu. Bu kadar yakın olacağımı düşünmemiştim. Kafamı geriye doğru kaydırdım biraz.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BFF Faciası
FanfictionElim kalbimde konuştuğumu görse biri delirdi derdi herhalde. Ama delirmemiştim daha. Ya da belki delirmiştim. Kim bilir? Yüzümdeki gülümsemeyle birkaç tane yıldızla çevrelenmiş aya kaldırdım bakışlarımı. Cevabım hazırdı galiba. Ne olacaklarla do...