Herkes derse odaklanmış öğretmenin sınavda kesin soracağını söylediği konuyu pür dikkat dinlerken ben pencereden dışarıyı seyrediyordum. Moralim feci bozuktu. Bir haftadır çok da kendimde sayılmazdım ama bugün depresif halimin beni tamamen ele geçirdiğini hissediyordum. Hiç ders dinleyesim de yoktu. Bu yüzden gökyüzündeki birkaç buluttan saçma sapan şekiller çıkarmayı derse tercih etmiştim.
Aslında bugün okula gelmemeyi bile düşünmüştüm ama sabah çok erken uyanıp boş evde birkaç dakika amaçsızca gezdikten sonra vazgeçtim. Tek başıma o koca evde kalırsam kafayı yermişim gibi hissetmiştim. Mutfağa inip kendime kahvaltı hazırlamıştım fakat hiçbir şey yiyememiştim. Yıllar sonra bu zamanlar hala içimdeki huzursuzluk ve boşluk hissinin yerini koruması kendimi güvensiz hissettirmişti. O sabah okula gelmeden önce Suho Hyung'un kollarında saatlerce öylece durasım vardı. Belki biraz ağlardım.
Fakat hiçbirini yapmamıştım. Bahçeye inmiştim ve ruh halimin aksine 'Dont Worry Be Happy' melodisiyle ortalığı inletip beni almaya gelen Baekhyun'a kısa bir selam vermiştim. O bu ruhsuz halimi büyük ihtimalle uykusuzluğa verip hiçbir şey söylememişti bana. Okula gelince de Jongin'e mesaj atıp cevap almadığında nerede olduğunu Jongdae'yle tartışmaktan bana çok da dikkat etmemişti.
Yanımdaki boş sıraya baktım bir süre. Jongin bugün de okula gelmemişti. İki gündür evinde bile bulamıyorduk Jongin'i. Gelmediği iki gün boyunca defalarca onu arayan Jongdae'ye ya da Baekhyun'a da dönüş yapmamıştı. Jongin için endişelenmekten kendimi alıkoyamıyordum.
Dersin ortasında kapı açılıp Jongin içeri girince de endişelerimin yersiz olmadığını anlamış oldum. Jongin'in sol gözünde büyükçe bir morluk vardı. Sınıfta herkes onun bu halini görünce bir uğultu oluştu. Sınıfı sakinleştirip öğretmenden yerine geçmesi için komut alan Jongin, yaklaştıkça da yüzündeki hasarı daha fazla gördüm. Dudağının kenarı da yaralanmıştı.
Jongdae yarı açık ağzıyla Jongin'i sıraya oturana kadar takip etti.
''Ne oldu sana esmerim? Kim yaptı bunu?''
''Jongdae önüne dön. Evet devam ediyoruz.''
Jongdae önüne dönünce ders kaldığı yerden devam etti. Jongin ona baktığımı anlayınca kafasını bana çevirdi. Endişemi yüzümden okumuş olacak ki hafifçe gülümsedi.
''Göründüğü kadar kötü değil.''
Sonrasında başka bir şey demeden önüne döndü. Ben de sorularım için dersin sonunu beklemeye karar verip pencereye geri döndüm. Şekil değiştiren bulut yığınını bir süre boş boş izledim. Akşam Suho Hyung'un yanına gidip gitmeyeceğime karar vermeye çalıştım. Sonrasında zaten yorgun argın eve gelen Hyung'umu rahatsız etmemeye karar verdim. Ona karşı bir günlüğüne bile olsun bencil olmak istemiyordum. Biraz da bazı şeyleri atlatmış olduğumu görsün istiyordum sanırım. Her ne kadar bu gerçek olmasa dahi.
Ben bulutlardan elma yiyen bir tavşan çıkarmaya çalışıyorken sonunda beklediğim zil çaldı. Ben kafamı yan tarafa çeviremeden Baekhyun sorularına başlamıştı bile.
''Ne oldu Jongin sana? Günlerdir seni arıyoruz. Neredesin sen?''
Jongin rahat bir tavırla arkasına yaslandı.
''Telefonumun kırıldı. Yenisini dün alabildim ancak. Bugün de zaten geleceğim için aramadım.''
''Peki yüzündeki şu morluk?''
Jongdae Jongin'in sol gözünü işaret ederken sormuştu. Sanki kendi canı acıyormuş gibi de yüzünü buruşturmuştu. Jongin elini hafifçe oraya bastırıp cevap verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BFF Faciası
FanfictionElim kalbimde konuştuğumu görse biri delirdi derdi herhalde. Ama delirmemiştim daha. Ya da belki delirmiştim. Kim bilir? Yüzümdeki gülümsemeyle birkaç tane yıldızla çevrelenmiş aya kaldırdım bakışlarımı. Cevabım hazırdı galiba. Ne olacaklarla do...