Ev üstüme üstüme geliyordu. Biriyle konuşunca rahatladığını söylerdi insanlar ama Baekhyun'la yaptığım konuşma nedense daha kötü hissettirmişti bana kendimi. Baekhyun acımasız davranmıştı ilk defa bana. Yüzüme vurmuştu aptallığımı sertçe. Aklım başıma gelsin diye yapmıştı biliyordum ama daha fazla üzülmeme de engel olamamıştım. Sonunda dayanamayıp bir gece Suho Hyung'un kapısına dayanmıştım. Tatilin bir ayını en azından onunla geçirmeyi planlıyorum ama daha geç gidecektim işin aslı. Biraz yalnız kalsın istiyorum Luna'yla Suho Hyung. Bu yüzden beni arayıp her çağırışında bir bahaneyle erteliyordum onu. O yüzden şimdi elimde küçük çantamla kapısında beni görür görmez yüzünün aldığı şaşkın ifadeyi garipsememiştim.
''Sehun? Madem gelecektin neden aramadın beni? Gelir alırdım seni. Gece gece tek başına yollara mı düştün?''
Suho Hyung'un gözünde asla sekiz yaşındaki küçük Sehun'dan daha fazlası olamayacaktım. Bunu çok önceleri kabullenmiştim zaten. Ama yine de ara ara bunalıyordum bu durumdan. Kocaman adam olmuştum ama hala hava kararınca endişeleniyordu Suho Hyung. Çıkmamı istemiyordu evden. Benim için düğününü erteleyip duran bir adamdı o, ne diye bunu garipsediysem ben de?
''Yolu biliyorum Hyung. Seni oraya kadar neden yorayım ki?'' Ben usulca içeri girerken Suho Hyung kapıyı kapadı.
''Ya başına bir şey gelseydi? Hiç düşünmüyorsun böyle şeyleri tabii. Ne rahatlık bu?''
Gelir gelmez Suho Hyung'dan fırça yemiştim. Şaşkın şaşkın yürüyordum bu yüzden. Yanlış zamanda mı gelmiştim acaba?
Salonda bir koltukta yüzü düşük Luna'yı görmemle bunun doğru olduğunu anlamıştım.
''Neyiniz var sizin?'' diye sordum usulca.
Elimdeki çantayı kanepenin yanına bırakıp yavaşça oturdum yerime.
''Yok bir şey.''
İkisi aynı anda konuşunca kaşlarım havalandı. Kendimden kaçıp kavganın içine düşmüştüm anlaşılan. Kavga edenlerin Suho Hyung ve Luna olduğunu düşünürken ister istemez meraklanmıştım. Ben hariç her konuda mantıklı kararlar alıp ona göre davranırdı Suho Hyung. Luna ise kavga kelimesiyle yan yana bile düşünemeyeceğiniz bir insandı. Fazla naifti. Kimse kırılmasın diye kendi kırılırdı. Bu yüzden yıllarca Suho Hyung'u beklemişti sabırla. Ne bana ne de ona tek kelime etmemişti. Ama şimdi ikisi de ayrı iki köşede oturmuş somurtuyorlardı. Ne olmuş olabilirdi ki?
''Cidden ne oldu size? Korkmaya başladım.''
Suho Hyung bana şöyle bir bakıp yeniden önüne döndü. ''Luna'ya sor. Olayı kavgaya çeviren o. Ben sakinim.''
Luna gözlerini devirdi. Birbirlerine hala bakmayı reddediyorlardı. Onların bu çocuksu hareketlerine göz devirdim.
''Ben mi kavga ettim? Sana defalarca kez hazırladığım kahvaltıyı yemeni söylüyorum. Ama beni dinlediğin yok.''
Dehşete düştüm. Kavga dedikleri şeyin gerekçesiydi beni bu kadar şaşırtan. ''Kahvaltı yüzünden mi küstünüz birbirinize?''
''Kendini yormaman gerektiğini defalarca söyledim.'' dedi Suho Hyung. Sonunda birbirlerine bakıyorlardı en azından ama ikisinin de kaşları çatıktı.
''Seni düşünüyordum sadece. Bir yerlerde bayılıp kalacaksın sonunda. Sehun'a ye yemeğini diye söylenip duruyorsun ama kendine baktığın yok hiç.''
Kalkıp odama çıksam mı diye düşünmeye başlamıştım. Biraz huzur iyi gelir diye düşünüp gelmiştim buraya ama böyle bir duruma düşeceğimi hesap edememiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BFF Faciası
ФанфикElim kalbimde konuştuğumu görse biri delirdi derdi herhalde. Ama delirmemiştim daha. Ya da belki delirmiştim. Kim bilir? Yüzümdeki gülümsemeyle birkaç tane yıldızla çevrelenmiş aya kaldırdım bakışlarımı. Cevabım hazırdı galiba. Ne olacaklarla do...