Baekhyun bize hep '4 Non Blondes' der. Ama Chanyeol'u grubun dışında tutar.
''Sen sarışın oldun bir kere artık yapacak bir şey yok.'' diye de susturur onu.
Chanyeol saçını bir keresinde sarıya boyamıştı çünkü. Aslında denemediği renk kalmamıştır büyük ihtimalle. Ona her renk fazlasıyla yakıştığı için Baek saçlarını boyamasına izin vermiyor artık. Ama sorsanız yıprandığı için der.
''Ben saçlarını okşamayı seviyorum Chanyeol. Nasıl kıyarım süpürge gibi olmalarına?''
Chanyeol inanır ona hemen. O Baek ne derse inanır zaten. Çünkü Baekhyun nasıl konuşacağını iyi bilir.
4 Non Blondes'ın 'Whats up' şarkısına aşıktır ama bunun grup ismiyle bir alakası olmadığı savunur her zaman. Yine de öyle olduğunu biliyoruz hepimiz. Ama kimsede Baekhyun'a karşı çıkacak yürek yok. Belki Jongin'de vardır. Ama o da çok üşengeç.
Yine de Baekhyun'a karşı çıkacak cesaretimin olmasını istiyordum o akşam. Elimde onu verdiği göz kalemini bilmem kaçıncı kez gözaltlarımla buluştururken böyle bir şeyi ummak nasıl bir ironiydi bilmiyordum. Kalem bu kez gözlerime silmemi gerektirmeyecek kadar düzgün bir çizgi bırakınca gülerek indirdim. Biraz daha silseydim gözlerimi kör olacaktım gerçekten. Jongin'in gelip bizi almasına çok da bir şey kalmamıştı zaten. Geri çekilip aynada kendimi süzdüm. Hayatımda ilk defa oldukça hoş göründüğümü düşünüyordum galiba. Jongdae ayarlamıştı kıyafetlerimi, tabii ki hoş görünürdüm.
Bol beyaz gömleğimin altına siyah oldukça dar yırtık bir pantolon giymiştim. Ayaklarıma diğerlerinin itirazını takmayarak siyah spor ayakkabılarımı geçirmiştim. Hiç de göze batmıyordu zaten. Siyah kalem çektiğim gözlerim yüzümde ön plana çıkmış bakışlarıma farklı bir hava katmıştı. Saçlarımdan elimi geçirerek dağıttım. Daha yeni kısaltmıştım bu yüzden yüzüme doğru dökülmelerini sağladım. Bacaklarımı sıkan dar pantolonum dışında bir sorunum yoktu. Eh hazırdım sanırım.
Telefonumu yanıma alarak aşağı indim. Ben henüz kapıya ulaşmıştım ki dışarıdan bir korna sesi duydum. Gelmişlerdi. Baekhyun arka koltuğa geçtiği için ben kendimi Jongin'in yanına ön koltuğa attım.
''HunHun'um. Biraz fazla mı özendik sana acaba? Fena bir şey olmuşsun sen.''
Onun sözleri üzerine arabayı çalıştırmadan baştan aşağı beni süzen Jongin'le yüzüm yanmaya başlamıştı. Elma şekeri gibi kıpkırmızı kesilmiştim muhtemelen.
''Sen kendine bak asıl. Chanyeol nasıl çıkmana izin veriyor senin böyle anlamıyorum gerçekten.''
Haklıyım tabii. Byun Baekhyun kesinlikle göz kamaştırıyor bu akşam. Üzerine John Lennon baskılı bir tişört ve deri ceketi var. Altına da açık renk bir kot pantolon giymiş.
Benim aksime klasik bağcıklı bir ayakkabı giymişti. Yüzünde oldukça doğal görünen hafif bir makyaj vardı. Benim bir göz kalemini çektiğim sürenin yarısı kadar bir uğraş verdiğine adım gibi emindim. Saçlarını iki yana salmış güzel yüzünü ortaya çıkarmıştı.
''Aman gelseydi de engelleseydi beni o zaman. Beyefendi derslerini bana tercih ediyor bu aralar.''
Chanyeol ders çalışacağım diye reddetmişti onu. Bu da sinirlendirmişti bizimkini tabii. Suratı düşüktü biraz. Derslerinden bile kıskanıyordu Chanyeol'u. Fena kıskanç bir adamdı Baekhyun.
Jongin arabayı çalıştırınca ben de önüme döndüm. Eh biz özenmiştik ama yanımdaki Jongin sadece giydiği salaş pahalı görünümlü siyah tişörtü ve yine siyah dar kotuyla bizden daha fazla dikkat çekiyordu. Saçlarını bile gelişi güzel bırakmış, dağınık görünüşüne onu da katmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BFF Faciası
FanfictionElim kalbimde konuştuğumu görse biri delirdi derdi herhalde. Ama delirmemiştim daha. Ya da belki delirmiştim. Kim bilir? Yüzümdeki gülümsemeyle birkaç tane yıldızla çevrelenmiş aya kaldırdım bakışlarımı. Cevabım hazırdı galiba. Ne olacaklarla do...