Jongin arabanın kapısını açıp içeri girer girmez Baekhyun gaza bastı. Ailesi çoktan uyumuştu ama yine de yakalanma riskini göze alamazdı tabii. Jongin neşeli selamlamama kısa bir baş hareketiyle yanıt verip kafasını cama çevirdiğinde bana hala kızgın olduğunu anladım. Bu moralimi birazcık bozmuştu. Aslında birazcıktan fazla. Küs kalmayı sevmezdim hiçbiriyle. Kısa sürecekti biliyordum. Jongin en çok Taeyang'a kızıyordu çünkü. Biliyordu da zaten neden ondan sakladığımı. Ama yine de arabaya girdiğinden beri doğru dürüst yüzüme bile bakmaması üzmüştü beni işte.
Baek arabayı sonraki durağımız Jongdae'nin evine hızla sürerken ben de ön koltukların arasından kafamı uzatıp yolu seyrettim. Jongin zaten ben yokmuşum gibi davranıyordu. Araba kullanan bir adet Byun Baekhyun camı boş gözlerle izleyen Kim Jongin'den daha ilgi çekiciyi zaten.
Sürücü koltuğunda hep Baekhyun otururdu. Sarhoş olduğu zamanlar hariç. Yanındaki koltuğu da her zaman Chanyeol'a rezerveydi. Birimizden biri binse bile Chanyeol'un evine geldiğimizde inmek zorunda kalıyordu. İnmemek için yaptığımız ısrarlar ölüme kadar gidiyordu. Ciddiyim. Bir keresinde Baekhyun Jongdae'yi hareket halindeki arabadan atıyordu da zor durdurmuştuk manyağı. Jongdae'nin çığlıkları bizim kulaklarımızı patlatmıştı ama Baek acımamıştı hiç ona. Bazen tehlikeli bir insan oluyordu Baekhyun.
''Selam.''
Jongdae kıçıyla beni Jongin'e doğru iterek kendine oldukça geniş bir yer ayarlayıp yayıldı. Arabada küçücük bedeniyle kendinden iri iki insandan daha fazla yer kaplamak da Jongdae'ye özgü bir ayrıcalıktı.
''Çok uykum var miniğim. Biraz dinlensem omuzunda?'' esneyerek sorduğunda kıyamadım ona.
Gözleri kızarmıştı. Gerçekten yorgun görünüyordu. Geceleri geç uyuma alışkanlığı gün içinde kötü etkiliyordu onu. Kaç defa uyardık ama dinlemiyor ki. Öyle alışmış bir kere. Jongin'in ders arasında 'birazcık kestireceğim' diyerek uyuduğu saatler kadarını gece uykusu olarak uyuyor bizimkisi. Ben olsam dayanamam bayılırdım bir köşeye. Ama o Jondaeliğinden bir şey kaybetmiyordu asla.
Kafasını elimle omuzuma doğru yasladım. Kedi gibi biraz oraya sürtündükten sonra anında uykuya daldı. Ben de onu rahatsız etmemek için rahat bir pozisyon aldım ve hareketsiz durdum. Ellerim kafasında yavaş yavaş saçlarını okşuyordu. Jongin hala kafasını bir kere bile camdan ayırmamış karanlığı bize tercih ediyordu.
''Uyuyacağım gerçekten şimdi!''
Baek'in aniden yükselen sesiyle omuzumdaki Jongdae uyanır gibi oldu ama neyse ki ağır olan uykusu bozulmadı.
''Şşşttt!'' diye uyardım onu.
''Ben kullanayım istersen.''
Jongin'in teklifini de kafasını iki yana sallayarak reddetti. ''Konuşun.''
''Suho Hyung bugün yine eve gelmedi.'' Aklıma ilk gelen şeyi söyledim.
''Yine mi Luna'da kaldı.''
''Evet. Evlenseler de kurtulsam. Kendimi aralarına giren yuva bozucular gibi hissediyorum.''
''Senin ne suçun var bebeğim? Suho Hyung'un kardeş takıntısı bunlar hep. O kadar konuştun sen onunla da bırakamıyor seni işte. Sen niye onlarla yaşamak istemiyorsun ki?''
''İstemiyorum işte Baek. Hem ben çocuk muyum da yalnız kalamayayım. Sanki aynı kasabada değiliz. Bak Jongin bile yalnız yaşıyor.''
Adını duyan Jongin kafasını içeri çevirip yamuk bir gülüş attı. Eh bu da bir şeydi sonuçta. ''Sen onun tek ailesisin. Ben olsam ben de yalnız bırakamazdım senin gibi bebeği.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BFF Faciası
FanfictionElim kalbimde konuştuğumu görse biri delirdi derdi herhalde. Ama delirmemiştim daha. Ya da belki delirmiştim. Kim bilir? Yüzümdeki gülümsemeyle birkaç tane yıldızla çevrelenmiş aya kaldırdım bakışlarımı. Cevabım hazırdı galiba. Ne olacaklarla do...