Jongin'in tüm 'ben iyiyim' itirazlarına kulaklarımı tıkayıp onu yol üstündeki eczaneye sürükledim. Baekhyun'un Chanyeol'le baş başa randevusu vardı. Bu yüzden eve Jongin'le yürüyerek dönüyorduk. Bugün bisikletini yanında getirmemişti. Hava da güzeldi zaten.
Birlikte eve doğru yavaş yavaş yürürken gördüğüm eczaneyle kolunu tutup durdurmuştum onu. Ne olduğunu sormasına izin bile vermeden çekiştirip eczaneye soktum hemencecik.. Kapıdan girer girmez sebebini anlar gibi olup çıkmaya yeltenince kolunu sıkı sıkı tutup engellemiştim bir de.
Eczanede yüzündeki yara ve morluklar için krem aldık. Eve gelince de 'ben süreceğim' diye inat edip onunla birlikte evine girdim. Tüm perdeleri çekmişti. Dışarının güneşli havasına kıyasla karanlık olan eve girince bir an duraksadım. Sonrasında ben kanepeye geçip otururken o da perdeleri teker teker açtı. İçeriye dolan ışıkla gözlerimi kıstım. Yanıma gelmesini beklerken kanepenin bir köşesine fırlattığı çantasını uzanarak aldım ve yanıma yerleştirdim.
Jongin işini bitirince yanıma oturup bedenini bana çevirdi. Aldığımız kremi kutusundan çıkarıp kapağını açtım. Elime bir miktar sıkıp Jongin'e döndüm. Kanepede ona doğru kayınca dizlerimiz birbirine çarptı. Rahat bir pozisyon aldım.
Elimi çenesine koyup önce bir hasar kontrolü yaptım. Neyse ki başka bir çürük falan yoktu. Elimdeki kremi önce moraran gözünün etrafına dikkatle sürdüm. Moraran yüzüne ve patlayan dudağına rağmen yakışıklılığından hiçbir şey kaybetmemişti. Eh hayat bazen bazı insanlar için torpil yapıyor olabilirdi.
Kremi iyice tenine yedirirken arada da canını acıtıp acıtmadığını soruyordum. Jongin'in canını acıtmak istemezdim. Fakat sıra dudağına gelince ilk dokunuşumla hafifçe irkildi. Onu öyle görünce ben de irkiliverdim.
''Ah acıttım mı Jongin? Özür dilerim özür dilerim.''
Ellerimi yelpaze gibi yüzüne doğru sallayıp özür dilemeye devam etmemle Jongin ellerimi tutup beni durdurdu.
''Tamam yok bir şey. Acımadı. Soğuk olduğu için irkildim biraz.''
Dudaklarımı büzüp ona baktım. Bakışları bir an büzdüğüm dudaklarıma kaydı. Sonra yeniden gözlerimin içine baktı.
''Devam et hadi.''
Onu dinleyip devam ettim. Ama bu kez daha yavaş ve daha dikkatliydim. İşim bitince de geri çekilip yüzünü inceledim. Umarım yaraları kısa sürede düzelirdi.
''Tamamdır bitti. Ama tamamen iyileşene kadar her gün kullanmayı unutma Jongin. Yoksa bugünkü gibi peşine takılır bakıcılık yaparım sana.''
Hafifçe gülümseyince bir an dondu. Dudağı acımıştı sanırım.
''Biraz oyun oynayalım. Canım sıkılıyor.''
Kırmadım onu. Kabul ettim hemen. Benimle oynamak istediğine göre cidden çok sıkılmış olmalıydı canı. Yoksa biliyordu bu tarz oyunları asla oynayamadığımı. Pek sevmezdim de aslında. Bu yüzden çoğunlukla Jongin ve Chanyeol oynar biz de tezahürat ederdik onlara. Bir yarış oyunu açmasını bekliyordum açıkçası. Ama bunu yerine bir savaş oyunu açtığını görünce hayret ettim gerçekten.
''Kavga dövüş ediyorsun sonra da oyununu oynuyorsun.''
Omuz silkti. Oyun konsollarını da televizyona bağlayıp yanıma oturdu. Konsollardan birini bana uzattı.
''Nasıl oynayacağım peki?''
Konsoldaki tuşların işlevini anlattı önce. Sonra oyunu başlatıp önce kendinin nasıl oynadığını izlettirdi bana. Ekranda sağdan soldan çıkan düşmanları tek tek öldürürken yaptığı iş basit görünüyor olabilirdi ama elinin konsol üzerindeki tuşlara basma hızı beni şoka uğratmıştı. Jongin ne demeye benim böyle oynayabileceğimi düşünmüştü ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BFF Faciası
FanficElim kalbimde konuştuğumu görse biri delirdi derdi herhalde. Ama delirmemiştim daha. Ya da belki delirmiştim. Kim bilir? Yüzümdeki gülümsemeyle birkaç tane yıldızla çevrelenmiş aya kaldırdım bakışlarımı. Cevabım hazırdı galiba. Ne olacaklarla do...