Sabah kendimi Jongin'i sarıp sarmalar halde bulmayı bekliyordum açıkçası çünkü Baekhyun'la uyandığımız tüm sabahlarda olan buydu. Ama öyle olmamıştı. Kollarım yanımdaki iri bedeni yadırgamış olmalıydı ki yerlerinde durmuştu. Hatta sarıp sarmalanan ben olmuştum. Jongin'in kollarından ve bacaklarından biri gevşekçe üstüme atılmıştı. Akşam üstümüze aldığımız ince örtü bacaklarımıza kadar inmişti. Saçları darmadağın olmuştu. Ağzı hafif açıktı derin bir uykuda olsa gerek derin derin nefes alıp veriyordu.
Jongin'in kolunu yavaşça yana itip uyanmadığından emin olunca oturur pozisyona geçtim. Yan taraftaki komodinin üstünde bildirim ışığı yanıp sönen telefonumu elime aldım. Suho Hyung mesaj atmıştı. Luna'yla işleri olduğundan kahvaltıya gelemeyeceklerdi. Yavaşça gerinip kalktım ve hemen banyoya girdim. Kısa bir duşun ardından çıktığımda Jongin uyanmıştı.
''Duşa gir istersen.'' elimdeki havluyla saçlarımı kuruturken söyledim.
Konuşacak kadar ayılmamış olmalı ki beni başıyla onayladı. Sevimliydi. Sonrasında onu temiz birkaç kıyafetimle banyoya yolladım ve kahvaltı hazırlamak için mutfağa geçtim. Ben bir şeyler hazırlarken beklenen kişi, Jongdae, de geldi. Yanımda durup bana yardım etmeye başladı. Ben ona Jongin'in yukarda olduğunu söyleyip dünden bahsederken oldukça sessizdi. Bu durumu ilk aşamada fark edememiştim ama.
Sonrasında annesinin sofrasındaki baskısından kurtulmak için bizim yanımıza kaçan Baekhyun elinde bir tabak dolusu pankekle gelmişti. Buraya gelmek için pankekleri bahane etmesi beni fazlasıyla memnun etmişti.
Kahvaltı hazır olduktan sonra saçını iyice kurutup aramıza katılan Jongin'le birlikte tamamlandık. Her seferinde aile kahvaltısı diye adlandırdığımız cumartesi kahvaltısına bu kez dört yakın arkadaşımla başlamıştım. Hiç de garip hissettirmiyorlardı doğrusu.
Baekhyun yanındaki akçaağaç şurubunu pankekine iyice yayarken iç çekti.
''Böyle olacağını bilsem Channie'yi de çağırırdım. Ne güzel birlikte yapardık kahvaltıyı.''
Plansız, aniden gelişen bu kahvaltı Chanyeol'suz biraz eksikti doğrusu. Ama Baekhyun'un aksine ben Chanyeol'a olan özlemimi önümdeki pankekle dindirme konusunda oldukça başarılıydım.
''Bir dahakine onu da çağırırız ne olacak yani. Pazar sabahları kahvaltısı da bize ait olur hem. Artık Suho Hyung da olmayacak buralarda.''
''Harika fikir.'' diyerek beni onaylayan Baekhyun ağzına koca bir parça tereyağlı ekmek sıkıştırdı.
Boğulmasın diye hemen boşalan bardağını portakal suyuyla doldurdum. Meyve suyundan bir yudum alıp ağır ağır çiğnedi lokmasını. Ama beni dikkatim ışık hızıyla yanımda oturan
Jongdae'ye kaymıştı. Geldiğinden beri bize selam vermek dışında ağzını açmamıştı ki bu kesinlikle onluk bir şey değildi.
Sevdiğini bildiğim için hızlıca kızarmış bir dilim ekmeğe çilek reçeli sürüp tabağına koydum. Tabağı hala doluydu. Doğru dürüst hiçbir şey yememişti bile. Tabağına uzanan elimle nihayet dikkatini çekebilmiştim. Dalgın bakışlarını nihayet tabağından kaldırıp yüzüme bakabilmişti.
''Neyin var Chenchen? Ne diye asık suratın geldiğinden beri?''
Benim sorumla birlikte masadaki diğer iki çift göz de onun suratına döndü. Rahatsızca sandalyesinde bir o yana bir bu yana kaydıktan sonra bir gülüş oturttu suratına.
''Yok bir şeyim bebeğim. Ayılamadım daha ondandır.''
Yemiyoruz bu numarasını tabii. Hem ben yesem Baekhyun'la Jongin yemez zaten.
![](https://img.wattpad.com/cover/183794420-288-k613872.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BFF Faciası
FanfictionElim kalbimde konuştuğumu görse biri delirdi derdi herhalde. Ama delirmemiştim daha. Ya da belki delirmiştim. Kim bilir? Yüzümdeki gülümsemeyle birkaç tane yıldızla çevrelenmiş aya kaldırdım bakışlarımı. Cevabım hazırdı galiba. Ne olacaklarla do...