Gergin değilim. Dakikalardır aynanın karşısında kendime bunu tekrarlıyordum. Üzerimdeki gri takım elbisemin tüm kesim noktalarını ezberlemek üzereydim. Boğazımdaki kravatı düzeltirken pes ettim. Kesinlikle gergindim.
Bugün büyük gündü. Ailemin yegâne üyesinin uzun zamandır beklediğimiz düğün günüydü. Şu an damat odasında Suho Hyung'u sakinleştiriyor olmam gerekirken onu daha da gerdiğimi söyleyen Baekhyun tarafından odadan atılmıştım. Lavabo aynanın karşısında kendi yansımamla içsel konuşmamı içeri giren Jongdae bozdu. Benim aksime takım elbise giymemişti. Üstüne tam oturan bordo bir gömlek ve krem keten bir pantolon giymişti. Saçlarını geriye doğru taramış şık bir görünüm kazanmıştı.
''Miniğim. Daha iyi misin şimdi?''
''Değilim iyi falan. Bayılacağım galiba Chen.''
Sakin bir gülümsemeyle dibime kadar gelip ellerini yanaklarıma yerleştirdi.
''Bayılmak falan yok bebeğim. Şimdi sakince gidiyoruz. Suho Hyung'a her şeyin yolunda olduğunu söylüyoruz ve birlikte dışarı çıkıp gelini bekliyoruz. Tamam mı? Düğün başlamak üzere. Hyung'unun bu mutlu gününde senin için endişelenmesini istemezsin değil mi Sehun?''
Kafamı iki yana salladım. Bu istediğim en son şeydi.
''O halde benimle gelmeye hazır mısın?''
''Hazırım Jongdae. Gidip Suho Hyung'a onun yanında olduğumu söyleyeceğim.''
Ellerini yanaklarımdan indirdi ve uzanarak yanağıma bir öpücük bıraktı. Önde o arkada ben yeniden damat odasına girdik. Baekhyun aynanın karşısında saçlarını düzeltiyordu. Saatlerdir oradaydı. Lacivert bir takım elbise giymiş kesinlikle kravat takmayacağı söyleyip gömleğinin ilk iki düğmesini açmıştı. Byun Baekhyun'un kötü görünmesi söz konusu bile olamazdı zaten.
Diğerlerini görmek için bakındım ama Jongin ve Chanyeol ortalarda görünmüyordu. Suho Hyung sandalyesinde arkasına yaslanmış gözlerini kapamıştı. Biz içeri girince gözlerini açıp doğruldu. Beni görünce gülümseyerek ayağa kalktı. Jongdae sırtımdan ona doğru ittirdi beni. Adımlarımı hızlandırıp yanına gittim ve ona sarıldım. Kollarını bana dolayarak sarılışıma karşılık verdi. Siyah özel dikim takım elbisesini kırmızı kravat ve ceketinin yakasına iliştirdiği kırmızı mendiliyle tamamlamıştı. Saçı her zamanki düzenli görümünün aksine dağınık bir hal almıştı. Bu şekli sonrasında da kullandığından emin olacaktım kesinlikle. Dehşet yakışıklı görünüyordu. Luna'nın dibi düşecekti.
Başımı altındaki pahalı kumaşa biraz sürttüm. Suho Hyung'un baharatlı parfüm kokusu burnuma doldu.
''Böyle bir günde seni de gerdiğim için üzgünüm Hyung. Sana destek olmam gerekiyordu.''
''Sen bana destek oluyorsun zaten Sehun. Bana burada olma cesaretini veren sensin. Sakın bana engel olduğunu düşünme.''
Saçlarımı yavaşça okşayıp başıma bir öpücük kondurdu. Sonrasında Baekhyun'un arkadan saçımı bozduğuyla ilgili attığı çığlık nedeniyle benden uzaklaşmak zorunda kaldı. Baekhyun o çekilince beni kendine çevirdi ve az önce özenerek yaptığı saçlarımı düzeltmeye başladı.
''Evlenen ben değilim Baek. Bu kadar özenmeni gerektirecek bir şey yok.''
''Olmaz. İyi görünmen gerekiyor senin. Hem Luna'nın şu kuzeni Jongin'e yiyecekmiş gibi bakıyor. Ona Jongin'in kime ait olduğunu göstermen lazım.''
Fısıldayarak söylediği son kısım beni dehşete sokuyor. Baekhyun'un aklında çok fena şeyler dönüyordu.
''Ne diye yapayım Baek? Jongin benim gerçek sevgilim mi? Değil. Hem kız zaten iki gün sonra gidiyor.''
![](https://img.wattpad.com/cover/183794420-288-k613872.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BFF Faciası
Fiksi PenggemarElim kalbimde konuştuğumu görse biri delirdi derdi herhalde. Ama delirmemiştim daha. Ya da belki delirmiştim. Kim bilir? Yüzümdeki gülümsemeyle birkaç tane yıldızla çevrelenmiş aya kaldırdım bakışlarımı. Cevabım hazırdı galiba. Ne olacaklarla do...