15-SONA DOĞRU

1.7K 325 113
                                    

Merhaba

Yeni bölüm sizlerle👇

⚠️Okurken tarihlere dikkat ediyorsunuz değil mi?
(Bu bölüm onuncu bölümle bağlantılıdır)

Soru: Burada esir tutulan genç kadının ve caninin kimler olduğu hakkında fikriniz var mı?
Okuduktan sonra tahminlerinizi benimle paylaşır mısınız?

Keyifli okumalar💕

Sizin için seçtiğim şarkıyı dinlemeyi unutmayın🎵🎶🎵🎶

MULTIMEDIA: Cinderella's Dead, Emeline
Araf, Mor ve Ötesi

15-SONA DOĞRU

23 Eylül 2019, Kanada

Genç kadın ne kadar olduğunu tam olarak bilemese de uzun zaman olmuştu. Hem de çok uzun. Çünkü geçen her saniye zaten bir asırmış gibi gelirken öyle hissediyor olması normaldi.

Gözlerini bu pis harabenin içinde açtığı günden beri sadece işkence görüp bayıldığında ya da bitkin düşüp yere yığıldığında acıları ve yalnızlığıyla baş başa kalabiliyordu. Tam ayılıp tekrar kendini toparlayacağı zamansa bitmek bilmeyen kabusu yeniden başlıyordu. Bu durum haftalar hatta belki de aylardır böylece sürüp gidiyordu. Yeniden, yeniden ve yeniden...

Zaman kavramını yitireli haylice olmuştu. Zorla tutulduğu penceresi dahi olmayan izbe odanın tavanından sallanıp ışık veren sadece cılız bir lamba bulunuyordu. Üstelik her an sönüverecekmiş gibi sürekli göz kırpıp dururken adeta insanın sabrının sınırlarını zorluyordu. Dışarıyı göremediği için de gece mi yoksa gündüz mü tabii ki ayırt edemiyordu.

Daha önceleri mutluluğun, aldığı her nefesin böylesine değerli olduğunun farkında bile değildi ama artık biliyordu, öğrenmişti, hem de çok acı bir şekilde.

Yalnız olduğu zamanlarda tuvaletini ancak bağlı olduğu zincirlerin yettiği kadar uzağa yapabiliyordu. Yine de korkudan veya acıdan kıvranırken bazen tıpkı bir çocuk gibi idrarını kaçırdığı zamanlar da yok değildi.

Eskiden birkaç dakikalığına dahi olsa dayanamadığı keskin kokuya burnu artık alışmış, neredeyse duymaz olmuştu. Kim bilir, hatta bazı zamanlarda belki de kendi kurumuş idrarının üzerinde uyumuş bile olabilirdi. Hem zaten odanın içinde onun idrarından da baskın, ağır, kötü kokan ve gün geçtikçe artan daha başka bir koku vardı. Ne olduğunu çözememişti fakat genç kadının burnunun yadırgadığı asıl o leş gibi kokuydu.

Dini inancı çok fazla olmasa da zor zamanlarında kurtulabilmek için bazen dua bile etmişti. Hatta şimdilerde ara sıra bunu ölmek için yaptığı dahi oluyordu. Ne var ki hala hayatta olduğuna bakılırsa Tanrı'nın onu pek ciddiye aldığı söylenemezdi.

Daldığı kısacık süren huzursuz uykularından, işkenceler sonrasında belli aralıklarla burnuna koyulan solucanları görüp bağırarak uyanıyordu. Kabuslarında solucanlar burun deliğinden süzülüp ya içten içe her yerini kemiriyor ya da çoğalıp büyüyerek tüm vücudunda delikler açıp dışarıya çıkıyorlardı. İşte o anlarda çığlıkları izbe odanın içinde daha da çok yankılanıyor olsa dahi sesini kendisinden başka hiç kimse duymuyordu.

SESİMİ DUY [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin