Serkan, gün ağarmasıyla uyandığında odasında olmadığını anladı, avluda uyuya kalmıştı. Dün gece Eylül onu odadan kovunca orda yatmak zorunda kalmıştı. Yine kimseye görünmemek için içinden dua edip hızlıca odasına geri döndü. Eylül çoktan uyanmıştı...
Eylül : böyle pat diye gelemezsin Serkan ağa...
Serkan : karımın odasına da desturla mı gelecem?
Eylül : ben senin karın değilim. İmam nikahı yetmez benim için demiştim sana. Sen benden Songül'e rağmen bu eve gelin gelmemi istedin, ben senin bu büyük ricanı kabul ettim, babamı karşıma aldım bunun için, ama sen bu çok ufak şey için ananı karşına alamıyo musun Serkan?
Serkan : biraz vakite ihtiyacım var
Eylül : o vakte kadar dışarıda yatmaya devam edersin o zaman ağam...
Bir saat kadar sonra hizmetliler mutfakta fısır fısır konuşuyorlardı...
Hizmetli : Eylül hanım çarşafı asmamış
Diğer Hizmetli : kim bilir neden?
Başka hizmetli : neden olacak, belli değil mi? Belli ki gösterilecek bir şey yoktur.
Diğer h. : Sultan hanım ne diyecek bakalım bu işe?
Hizmetli : sabah Eylül hanıma sorduğumda artık o adetler geride kaldı, göstermek zorunda falan değilim diye kovaladı beni
Başka hizmetli : inanırsan tabii...
Fidan tüm konuşmaları duymuştu...
Fidan : tövbe tövbe... başkasının çarşafı size mi kaldı? Ne zamandır böyle dedikodu yapar oldunuz? Hadi kahvaltıyı hazırlayın, büyükanam bekliyor...
Sultan ana kahvaltıda oğullarını görememiş, sadece gelinleri ve Fidanla kalakalmıştı...
Sultan : Songül, Serkan ile Selim nerdedir?
Songül : bilmiyorum ana
Eylül : Serkan işe gitti sabah erkenden, Selim de ona yardıma gitti...
Sultan : sana sormadım...
Eylül : benimle derdiniz ne?
Sultan : gördük ne olduğunu! Daha doğrusu göremedik, o çarşaf neden çıkmadı ortalığa?!
Eylül derin bir nefes verdi...
Eylül: Sultan ana, bakın, onlar eskide kaldı, benim bekaretimi sorgulamak kimseye düşmez, size bile...
Sultan : gelin! Laflarına dikkat et hele...
Eylül: saygısızlık etmiyorum Sultan ana, gerçekleri söylüyorum
Sultan : susacaksın, her şeye cevap vermek size düşmez!
Eylül: neden ki? Konuşma özgürlüğü yok mu bu konakta?
Sultan : Songül! Şu kıza buranın yolunu yordamını öğret, anlaşılan gelin hanım beni daha tanımıyor. Ama ben tanıtmasını bilirim...
Songül, endişeyle Eylül'ü alıp odasına götürür...
Songül : kız naapıyorsun sen?
Eylül: ne yapıyorum abla?
Songül : Sultan anayla dalaşılmaz, bir an saçından tutup yerde sürükleyecek sandım. Neden böyle yaptın?
Eylül : neler diyor duymuyor musun? Benim çarşafımdan ona ne, ona mı kaldı bunun derdi?
Songül : o öyledir işte, herkese karışır, biz alıştık, sen de alışacan
Eylül: ben hiçbir şeye alışamam... ben böyleyim, Serkan bunu bilerek beni bu konağa getirdi. Ama ben asla saygısız bir insan değilim
Songül : biliyorum, biliyorum ama Sultan ana...
Eylül: neyse ne, bir daha haddine olmayan şeylere karışmaz umarım
Songül : hiç sanmam... sen hakkaten neden çarşafı çıkarmadın? Yani evet çok eskiden kalma adetler ama sana ima ettiklerini düşününce çıkartıp gözüne sokarsın sanmıştım...
Eylül: çünkü gösterilcek bir şey yok abla, hükümet nikahı kıyılana kadar da olmayacak.
Songül : hih! Ağam...
Eylül: gece dışarıda uyudu. Nikah kıyılana kadar da öyle olacak
Songül şok oldu... Eylül, konakta bir günde her şeyi yerle bir etmişti resmen. Önce Sultan anaya karşı gelmiş, üstüne kocasını kendi odasından kovmuştu, yakında da hükümet nikahı kıydıracaktı..,
Songül : abbov! Kız ağam sabırlıdır, merhametlidir dedik de bu kadar da değildir herhalde...
Eylül : onu beni buraya nikahsız bir şekilde getirirken düşünecekti...
Songül güldü...
Songül : Sultan anayı ilk defa böyle görüyorum. Ona kimse böyle karşılık veremezdi bu konakta. Sen bu konakta her şeyi değiştirecen Eylül...
Eylül: gerekirse o da olacak...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hazan Zamanı
ChickLitTöre mi büyük aşk mı? Aile mi sevgili mi? Bir tercih yapılsa hangisi seçilir?