İki hafta sonra,
Serkan akşam düşünceliydi, telefondan Eylülle ikisinin fotoğraflarına baktı, öyle özlemişti ki onu... üstelik yarın onun doğum günüydü ama gezi hala bitmemişti ve bir süre daha bitecek gibi durmuyodu...
Serkan günlerdir süren bu ayrılığa dayanamamıştı artık, başkana haber verip memlekete döneceğini bildirdi, bunca zaman il il dolaşmış görevini yapmıştı ama artık yeter,ailesini özlemişti....
Hande : tüm bunlar ne demek oluyor Serkan? Başkanın dedikleri doğru mu? Ne demek dönüyorum? Ne demek bırakıyorum?
Serkan : anladığın şekilde. Ben artık yokum
Hande : bir anda neler oluyor?
Serkan : bu zamana kadar işimi yaptım, bundan sonrasını siz halledersiniz, sen çok istekliydin zaten bu iş için, kalanı için de aynı şevkle çalışacağından eminim. Bana ihtiyacınız olacağını sanmıyorum..
Hande : var, olmaz olur mu?
Serkan : ama ben yokum. Benden bu kadar. Benim bir ailem var, onların yanında olmak istiyorum. Çok bile durdum..
Hande : ben de ailemden uzaktayım ama işimi yapıyorum..
Serkan : sen bekar, yıllarca tek başına yaşamış, kendi kendine yetebilen bir kadınsın. Ama ben öyle değilim, koskocaman bir aile ile büyüdüm, yalnızlık bana göre değil...
Hande : daha önce de ayrı kaldığın oldu, hem de çok daha uzun süre. Aylarca Ankara'daydın yanılıyor muyum?
Serkan : o zamanlar evli değildim.. artık benim için herşey bambaşka. Senin de karşına doğru insan çıktığında ne demek istediğimi anlarsın. Şimdi izin verirsen hazırlanmam lazım, yarın sabah erkenden uçağım var...
Hande, morali bozulmuş bir şekilde ayrıldı Serkan'ın yanından...
Ertesi sabah Eylül babasıyla karşılıklı içmek için kahve yaptı ve yanına oturdu...
Mehmet : eline sağlık kızım.. ellerinden kahve içeli, şöyle karşılıklı oturup sohbet edeli çok uzun zaman oldu...
Eylül : sen iste, ben hep yaparım baba, ama çok içinde sende çarpıntı yapıyor, o yüzden sık yapmıyorum...
Mehmet : biliyorum kızım biliyorum.. gel otur bakalım konuşalım biraz...
Eylül : ne konuşalım baba?
Mehmet : zor değil mi, yani bir milletvekili ile evli olmak?
Eylül : zor evet... alışmaya çalışıyorum
Mehmet : onun dışında nasıl gidiyor peki? Mutlu musun?
Eylül : evet, genel olarak mutluyum baba. Dünyanın en kolay evliliği değil ama Serkan biraz kolaylaştırıyor...
Mehmet : sizinki çok karışık bir evlilik, hiç de kolay değil.. bu seyehatlar artıp uzadıkça benim kucağıma torunları alma ihtimalim git gide uzuyor...
Eylül içtiği kahveyi püskürtücekti neredeyse..
Eylül : baba sen de Sultan ana gibi konuşma...
Mehmet : ben böyle bir özlemim olduğu için söylüyorum kızım, Sultan hanımın iki torunu var zaten ama benim yok. Sen benim tek kızımsın, kızımın yavrusunu görmek isterim...
Eylül : henüz çok erken baba.. ben anne olmak istemiyorum henüz..
Mehmet : şaşırdım diyemem.. sizin işiniz zor, çok zor.. Serkan'ın işi, konak, tüm o karışıklıklar...
Eylül : öyle...
Mehmet : üstelik şimdi çalışıyorsun
Eylül : evet, o da var.. o yüzden herşeyi yola koyana kadar bu zor baba...
Mehmet : anlıyorum kızım.. tahmin ettim ben zaten. Hem sen bana bakma, yaşladım artık, duygusallaşıyor insan ister istemez..
Eylül babasına sarıldı.. demek ki unuttu diye geçirdi içinden... hiçbir zaman özel günleri abartıyla kutlamayı seven biri olmamıştı ama özellikle Serkan da yanında yokken en azından babasının hatırlamasını isterdi...
Eylül telefonu elinden bırakmıyordu, babası da onu farketmişti, içinden güldü... Eylül ise umudunu kaybetmedi, akşam bile olsa Serkan mutlaka arar ya da en kötü mesaj atar diye düşündü.
Kapı çalınca Eylül şaşırdı, kim gelirdi ki babasının evine? Hem Songül de geleceğini söylememişti., gelecek olsa hep önceden haber ederdi..
Belki Songül doğum günümü biliyordur da sürpriz yapıp kutlamaya gelmek istemiştir diye geçirdi içinden Eylül, sonra da merakla kapıyı açtı... Eylül kapıda herkesi görmeyi beklerdi de, kocaman bir sırıtış ve elinde çiçeklerle dikilen Serkan'ı görmeyi beklemezdi asla...
Serkan : doğum günün kutlu olsun güzelim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hazan Zamanı
ChickLitTöre mi büyük aşk mı? Aile mi sevgili mi? Bir tercih yapılsa hangisi seçilir?