Hediyeler

260 23 11
                                    

Eylül merak içinde Serkan'ın getirdiği torbalara gözünü dikerken bir yandan da tepsidekileri yemeye çalışıyordu. Serkan onun bu haline güldü...

Serkan: al hadi al, ciğerci kedisi gibi bakma öyle...

Serkan ona poşetleri uzattı... Eylül hemen bir tanesini açtı, içinden çok güzel açık mavi bir elbise çıkmıştı... Eylül gülümseyerek Serkan'a baktı...

Serkan: Senin aklını başından aldığım günlerde sana mavinin ne kadar çok yakıştığını söylemiştim, hatırlar mısın bilmem...

Serkan sırıttı...

Eylül : hep dalga mı geçeceksin?

Serkan: yok, annemizi sinirlendirmek istemem, sonra kızımız kızıp konuşmaz benimle...

Eylül: sırf karnımdaki için yani...

Serkan: tabii öyle, sen ne sandın? Hele bir doğsun o zaman birlikte kızdırırız seni...

Eylül gülümsedi... bir bebek haberinin bile Serkan'ı böyle eğlenceli, pamuk gibi bir adam yapacağını tahmin edemezdi...

Diğer torbaları da açmaya başladı Eylül, çanta ve güzel bir kolye çıkmıştı içinden...

Eylül : bu kolye, bu elbiseyle çok uyumlu olur, çok güzel düşünmüşsün.. ama ne gerek vardı onca şeye Serkan?

Serkan : içimden geldi, aldım.. aslında aklımda çok güzel bir kolye vardı, kuyumcunun önünden geçerken gördüm, ama onu almadım.. biliyorum ki sen takmayacaksın onu, bir kenara bırakacaksın...

Eylül : niye, olur mu öyle şey? Sen düşünüp almışsın, takmaz mıyım hiç?

Serkan : fazla cafcaflıydı, senin sevmeyeceğinden eminim.. ama bu... sen bunu sevdin..

Eylül : bayıldım...

Serkan : oysa ben bunu kermes günü almıştım.. dolaşırken ufak kız kardeşlerin takı tezgahına denk geldim, biraz inceledim, hepsini kendileri yapmış. Sonra bunu gördüm, sana zaten kermesten bir şey almak istemiştim, ben de bu kolyeyi aldım... ama o gün telaştan, aceleden veremedim sana...

Eylül : çok iyi yapmışsın.. çok teşekkür ederim...

Haberi alan Selim hemen uçağa atlayıp gelmişti, önce konağa uğradı, abisi ile yengesini tebrik etti, sonra da Kader'in yanına gitmeye karar verdi... evinin önünde bekledi akşama kadar, sırf onun yüzünü görmek için saatlerce bekledi Eroğlu konağının önünde. Ama gelen vardı ne giden... artık dışarı çıkamıyor belki de diye düşündü.. Akşam bir hizmetli gördü onu... yaşlıca bir kadındı...

Hizmetli : sen de kimsin?

Selim : kim olduğumun önemi yok... Kader iyi mi? Orada mı?

Hizmetli : iyi evet... sen aşığı mısın yoksa?

Selim : şey ben...

Hizmetli: anladım ben.. kimseye ses etmem... halinizden anlarım ben sizin... Kader'e ne ileteyim istersin?

Selim: bahçeye gelebilir mi iki dakikalığına?

Hizmetli : haber vereyim...

Selim bekledi ama hizmetli tek başına dönmüştü...

Hizmetli: neden bilmem gözleri yaş dolu, kıpkırmızıydı yavrucağın... görmek istemiyorum onu asla dedi.. ne yaptın sen bu kıza?

Selim : hiç... hiçbir şey...

Hizmetli: gitsen iyi olur... Güney ağa seni görmesin...

Selim mecbur konağa, oradaki eğlenceye döndü ama aklı Kader'deydi...

Akşam köydekiler kutlamaya gelmişti, kutlama adeta bir düğün gibi geçiyordu, halaylar çekiliyor, davul zurna bir yanda, oynayanlar bir yandaydı...

Gelen giden Eylül ile Serkan'ı tebrik ediyordu. Evet Eylül de çok mutluydu ama bu kadar ilgi ve kalabalıktan bunalmıştı. Biraz daha tenha bir yere geçtiğinde Sultan ana'yı gördü. Sultan ana da eliyle Eylül'ü yanına çağırınca Eylül gitmek zorunda kaldı...

Sultan : Serkan'ınıma sonunda bir bebek verebildin... senden hiç ümidim yoktu... kendi kendini kısır ediyor, bana inat yapıyor, Serkan'ımın evladı olmayacak demiştim hep...

Eylül : her şeyin zamanı vardı Sultan ana...

Sultan : ben biliyorum, hissediyorum ama bu sefer kesin oğlan olacak

Eylül : oğlan ya da kız ne farkeder Sultan ana? İkisi de senin torunun...

Sultan : ama erkek farklı.. o soyumuzu ilerletecek olandır... Karahanlıların tüm geleceği ona bağlıdır...

Eylül hayretle baktı Sultan anaya...

Eylül : daha doğmamış bir bebeğe bu kadar sorumluluk... bu ne kadar doğru Sultan ana? Hem belki kız olacak..

Sultan : hayır, erkek olacak...

Eylül laf yetiştiremeyeceğini anladığında sustu...

Sultan : sen el kızıydın, o nikah bizim sonumuz olabilirdi.. Serkan bunda ısrar ettikçe sinir oldum sana ben, yalan yok... ama sonunda oğluma bir evlat verecen...

Sultan ana öpmesi için Eylül'e elini uzattığında Eylül şaşıp kalmıştı...

Hazan ZamanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin