Selim, abisinin yanına geldi, Serkan ise meraktaydı...
Serkan : ne oldu, nereye kayboldun?
Selim : hiç.. hiç. Birini gördüğümü sandım ama benzetmişim.. nereye gidiyoruz?
Serkan : sen konağa.. benim bir işim var, sonra ben de konağa gelecem
Selim : tamam da.. yardıma ihtiyacın varsa..
Serkan : yok Selim... sen git haydi.
Selim gitti, Serkan da Mehmet öğretmenin evine doğru yol aldı, Eylül'le konuşacaktı... Kapıyı Mehmet öğretmen açmıştı, Serkan'ı görünce önce şaşırdı ama sonra sinirlendi.
Mehmet : sen ne yüzle buraya geliyorsun? Yetmedi mi kızımı üzdüğün? Daha ne istiyorsun bizden?
Serkan : kızınızla konuşmak istiyorum, izniniz olursa
Mehmet : iznim yok...
Serkan : Mehmet bey, o benim karım
Mehmet : öyle mi? Evlilik cüzdanını göster o zaman evlat.. göster, ben de diyeyim ki tamam kocasıdır, geçsin konuşsun, başımın üstünde yeri vardır. Gösterebilir misin?
Serkan : yok ama..
Mehmet : o zaman o senin hiçbir şeyin değil. Şimdi kızımı daha da üzmeden git buradan
Eylül sesleri duymuştu, Serkan'ı görünce yanına gitti...
Serkan : Eylül..
Eylül : ne işin var burada Serkan ağa?
Serkan : konuşmamız lazım
Eylül : tamam baba, fazla uzun sürmez...
Mehmet öğretmen içeri gitti, Serkanla Eylül de kapı önünde konuşmaya başladı...
Serkan : Eylül, benim seninle konuşmam lazım, çünkü ben bir karar aldım.
Eylül : biliyorum, Songül söyledi, istifa edecekmişsin.
Serkan : evet, bugün istifamı verdim.
Eylül : ne diyeyim, hayırlısı olsun...
Serkan : partiden benim milletvekili olmam için öneri geldi, ben de teklifi kabul ettim.
Eylül : anlamadım.. Ankara'da mı olacaksın?
Serkan : evet, Ankara'ya taşınıyorum...
Eylül : sen ne ara böyle vicdansız bir adam oldun Serkan? Ben seni böyle bilmezdim.. bana o güzel sözleri söyleyen adamla bu adam aynı kişi değil. Sen ne ara böyle biri oldun?
Serkan : vicdansız mı? Ben çok yoruldum Eylül...
Eylül : evet vicdansızsın. Hadi bana acımadın, Cemre'ye de acımadın, nikahtan beri yüzüne bakmamışsın kızın. Bebeğin olacakmış, yine umrunda olmamış. Şimdi hamile karını, bebeğini bırakıp Ankara'ya mı gideceksin?
Serkan : sen yoksun, o konak bana hapis. Seni gördüğümde ben bütün dertlerimi unutuyordum be Eylül.. ama yoksun, gelmiyorsun, şimdi ben ne yapayım?
Eylül : bunları bana neden söylüyorsun Serkan?
Serkan : çünkü benimle gelmeni istiyorum... benimle Ankara'ya gelmeni istiyorum. Orada herkesten uzakta yaşayalım, anam, diğer kadınlar olmadan. Buradan, memleketten, töreden adetlerden uzak, güzel bir şehir hayatı yaşayalım. Bir evimiz olsun, hatta sen seç evimizi. Sen evimin kadını ol, senden hiçbir şey istemem, öylece yanımda ol, bana o da yeter. Senin içinde olduğun her yer bana yuva olur, büyük ya da küçük, hiç farketmez. Yeter ki yanımda ol..
Eylül sustu bir şey demedi. Serkanın bunları söylemesini beklemiyordu... Ankara'da yeni bir başlangıç yapabilirler miydi?
Serkan : ne dersin? Benimle Ankara'ya gelir misin?
Eylül : neden beni çağırıyorsun ki Serkan? Ben senin hiçbir şeyin değilim. Ama Cemre senin karındır, senin çocuğunu taşıyor karnında. Yanına illa ki birini alacaksan onu alman gerekmez mi? Hiç olmazsa çocuğun için...
Serkan : yapma Eylül.. onu görmeye bile dayanamazken...
Eylül : görmeye dayanamıyorsan o çocuk nasıl oldu Serkan?
Serkan : seni ne kadar sevdiğimi, ne kadar istediğimi bilmez gibi konuşma. Asıl vicdansız olan sensin, bana bu kadar uzak ve soğuk olan sensin. Seni sevdiğimi bile bile bana acı çektirmen vicdansızlık değil de ne?
Eylül : ben gerçekleri söylüyorum Serkan ağa... ben vicdansız değilim, asıl bana acı çektiren sensin.
Serkan : yani, şimdi gelmiyor musun benimle?
Eylül : hayır.. gelmem.
Serkan : istemiyor musun beni? Neden gelmiyorsun? Söyle de bileyim..
Eylül : ben senin gibi yalancı, sözünü tutamayan bir adam için babamı terkedip Ankara'ya gelemem.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hazan Zamanı
ChickLitTöre mi büyük aşk mı? Aile mi sevgili mi? Bir tercih yapılsa hangisi seçilir?