Songül, şaşkınlıkla Eylül'e döndü... hiçbir şey anlamamıştı...
Songül : ne hapı alıyosun kız?
Fidan annesine doğru fısıldadı...
Fidan : ana ben biliyorum galiba... eczanede görmüştüm. Hani doğum kontrol hapı oluyor ya...
Eylül'ün gözleri dolmuştu, ağlamamak için zor tuttu kendini...
Serkan : ana bunun yeri burası değil...
Sultan : ya neresi peki?
Serkan : ana bu bizim Eylül ile vereceğimiz bir karar ve bu uluorta konuşulacak bir konu değil, hem bu sadece bizi ilgilendirir
Sultan : kısır gelinin meselesi hepimizi ilgilendirir oğul... senin inadın yüzünden soyumuz kuruyup gidecek...
Eylül dayanamadı...
Eylül : ben damızlık hayvan değilim Sultan ana. İnsanım, bireyim, kadınım... o çocuk benim içimde büyüyecek, ben yetiştirecem onu... bu yüzden çocuğumun olacağı zamanı siz değil ben belirlerim..
Eylül daha fazla durmadı masada, kalkıp gitti. Hem zaten derse gitmesi gerekiyordu...
Acil telefon gelince Serkan da Eylül'ün arkasından çıkmak zorunda kaldı ama aklı Eylüldeydi. Eğer işi erken biter de Eylül'ün ders çıkışına yetişebilirse, o zaman onu alır, uzun uzadıya konuşurdu. Serkan, onun sabah olanları takıp kendini üzdüğünden adı kadar emindi...
Serkan dayanamayıp erken ayrıldı partiden, Eylül'e sürpriz yapıp onu dersten alıcaktı ama hiç de istemediği şeyler gördü. Eylül, elinde kitaplarla Güney Eroğlu'nun yanında yürüyor, bir yandan da onunla hararetli bir şekilde konuşuyordu. Serkan bu duruma çok sinirlenmişti. Hani Güney'le konuşmuyor, onu hiç görmüyordu bile? Öyle dememiş miydi? Eylül yalan mı söylemişti bunca zaman?
Serkan dayanamadı, yanlarına gitti..
Eylül : Serkan? Geleceğini söylemiş miydin?
Serkan : söylemem mi lazımdı? İşim erken bitti, seni almaya geldim. Bin arabaya haydi...
Eylül : tamam da..
Serkan : uzatma işte Eylül, bin hadi...
Eylül arabaya binmişti ama Serkan'ın hiddetine anlam verememişti...
Serkan : ne yapmaya çalışıyorsun sen? Ne işin var senin benim karımla?
Güney : sakin ol, iş konuşuyorduk, mahsuru mu var?
Serkan : konuşmayacaksın... asistanın yok mu senin? Ona yönlendir, o konuşsun ne konuşacaksa.. senin bir daha onunla konuşmanı istemiyorum, anladın mı?
Serkan hemen arabaya binip gaza bastı, bu herife sinir oluyordu, evlenip hayatlarından çekip gitse bile siniri asla geçmeyecekti...
Eylül : Serkan, konuşmayacak mısın? Neler oluyor?
Serkan : çok sinirliyim Eylül, hem de çok. Şimdi bir şeyler anlat bana, konuş, öyle tatlı tatlı konuş ki sinirimi dindir...
Eylül : canım, neden sinirlendin bu kadar, anlamadım ki
Serkan : sebebini biliyorsun, o herife sinir oluyorum...
Eylül : madem sinir oluyorsun, nasıl isteyeceksin Kader'i Güney'den? Bugün değil ama bir gün olacak, sen de biliyorsun...
Serkan : o başka bu başka... ben Güney'i senin çevrende görmeye dayanamıyorum. Sen de karşılaşmıyorum, görmüyorum onu hiç diyordun ama bugün hiç de öyle durmuyordu...
Eylül : okuma bayramıyla alakalı konuştuk. Dersler bittiğinde meydanda okuma bayramı düzenlemek istiyor, basını da davet edecekmiş. Ben de birkaç öneri sundum onu bulmuşken...
Serkan : ne önerisi?
Eylül : Düşündüm ki, okuma bayramının olacağı gün bir kermes de yapılsa, imkanı olmayan çocuklara eğitim masrafları için yardımda bulunulabilir...
Serkan : çok güzel düşünmüşsün... bana belli olunca tarihi verirsin, ben partiden ve ticaret odasından arkadaşlarıma da haber veririm, büyük bağışlar yapılabilir
Eylül : tabii ki, çok güzel olur...
Serkan : bu kadar mı?
Eylül : tabii ki bu kadar Serkan. Ne işim olur benim o adamla? Başından beri hazetmem kendisinden zaten...
Serkan : biliyorum... seni ikinci görüşüm o herife kafa tutuşun olmuştu. O zaman dedim işte, bu kız benim karım olmalı diye...
Eylül : beni gördüğün her anı çetele mi tutuyorsun?
Serkan : çeteleye gerek yok, hepsi aklımda...
Eylül gülümsedi...
Bir sonraki bölüm 🙊
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hazan Zamanı
ChickLitTöre mi büyük aşk mı? Aile mi sevgili mi? Bir tercih yapılsa hangisi seçilir?