Mutlu Haber

357 28 48
                                    

Eylül ve Serkan on gündür Ankara'daydı ve henüz evlendiklerinden konaktaki kimsenin haberi yoktu. Serkan burada meclisteki işlerini halletmiş artık Eylül'ü de alıp konağa dönecekti. Ama Serkan gitmeden önce Selim ile konuşmak istedi bu yüzden Selim ile Kader'i eve çağırdı...

Selim : ağabey, biz artık burada kalabiliriz değil? Gidiyorsunuz sonuçta...

Serkan: evet gidiyoruz ama bu iş böyle olmayacak Selim, nereye kadar? Anam bunları bir duysa...

Selim : bence sen önce kendini düşün ağabey...

Serkan : evet, ondan diyorum ya zaten. Üst üste geldi her şey... anam bir de bunu öğrenmesin, seni buraya üniversite okumaya gönderdi oğlum, evlenmeye değil...

Kader : ben rahatsızlık verdiysem gi-...

Serkan : öyle demedim bacım, yanlış anlama... bizleri sevmediğini bilirim, yani köyde bilmeyen yoktur Karahanlılarla Eroğullarının anlaşmazlığını... ama benden, bizden sana zarar gelmez, rahat ol o yüzden. Biz senin iyiliğini düşünüyoruz. Sana düşmanlığımız falan da yoktur, bizim anlaşmazlığımız ailenin erkekleri arasındadır.

Eylül: endişelendiğimiz şey daha çok ağabeyin... o seni bulamayınca çok endişelenmiş... Serkan'dan yardım bile istemiş seni bulmak için... köyü birbirine katmış, seni bulamıyor diye deliye dönmüş adam.

Kader : hih! Ben bunu hiç düşünemedim. Abim eğer Selim ile kaçtığımı öğrenirse ya sizin üzerinize gelmeye başlarsa?

Serkan: bize bir şey olmaz... benim korkum o değil, eğer bir an önce sizi evlendirmezsek ağabeyin seni bulursa geri alabilir... o sinirle ağabeyin işleri daha da çıkmaza sokabilir. Bu yüzden ya işi resmiyete dökün en kısa sürede, ya da bizimle gelin, geç olmadan dönelim memlekete, gidelim konuşalım. Gerekirse isteriz seni Güney Eroğlu'ndan...

Selim : esah mı diyosun ağabey? Sen mi isteyeceksin Kader'i bana?

Serkan : anamın bunu kabul edeceğini sanmıyorum, o yüzden onu da ben hallederim...

Kader : sen, ağabeyimden gelip mi isteyecen beni Serkan ağa? Sahiden mi?

Serkan : biliyorum, ağabeyini sevmem ama kardeşim için gerekirse onu da yaparım. Ama dediğim gibi biraz zaman... anamın önce şu nikah meselesini sindirmesine izin vermemiz lazım...

Selim : o anı görmek için neler vermem ki...

Serkan : bence zorlama Selim...

Selim güler.. Serkan da gülmüştü, artık hiçbir şey umrunda değildi...

Selim : çok mutlu görünüyosun ağabey.. seni uzun zamandır böyle gördüğümü hatırlamıyorum...

Serkan : öyleyim Selim.. hem de çok mutluyum.

Eylül ve Serkan fazla geçmeden yola çıkmıştı... Akşam konağa varmışlardı bile... Eylül arabadan inmeden önce Serkan'ın kolunu tuttu...

Eylül : anan eğer benim için bir şey derse aldırma Serkan... ben fazla durmam zaten, geçerim odama..

Serkan : odamıza...

Eylül : evet.. odamıza. Dediğim gibi, beni düşünme, bilirim anan bana illa ki söyleyecek bir şey bulacaktır, ama sen tek laf etme.

Serkan : seni üzmesini istemiyorum...

Eylül : dedim ya, senden başka kimsenin beni üzebileceğini sanmıyorum Serkan...

Serkan arabadan iner inmez Eylül'ün elini tuttu sıkıca... daha yemek hazır değildi ama herkes sofranın başındaydı. Onları görür görmez Songül de Fidan da ayağa kalktı...

Songül : hoşgeldiniz... ağam biliyordum, Eylül'ü de geri getireceğini biliyordum...

Cemre : bi o eksikti zaten..

Serkan, Cemre'ye aldırmadan Songül'e döndü...

Serkan : sağol Songül... Eylül artık burada yaşayacak.

Sultan çatık kaşlarla oğluna dönmüştü...

Serkan : ana, birşey demeyecen mi? Döndüm işte konağa... senin de istediğin bu değil miydi?

Sultan : sen bizi rezil ettin oğul... herkesleri çağırmıştık biz o düğüne.. ama sen naaptın? Hem bu kızı yarı yolda bıraktın, beni kendi akrabalarıma rezil ettin, hem de bir haber bile vermeden çektin gittin, günlerdir ortada yoksun. Şimdi de bu başına buyruk, kısır kadını elinden tutup utanmadan buraya, konağa getiriyorsun...

Serkan : o kız senin gelinindir ana, iste ya da isteme gerçek bu. Ben Ankara'da Eylül'e resmi nikah kıydım...

Hazan ZamanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin