Ankara Yolcuları

355 27 52
                                    

Gül'ü Sultan anaya bırakmaktan başka çareleri yoktu, gizlice gitmek isterlerdi ama Sultan ana öğrenmişti..

Sultan : ne işiniz var sizin kadın başınıza Ankara'da? Hem naapacaksınız orada?

Cemre : ben kocamı görmeye gidecem

Sultan : deli gelin, çocuğunu bırakıp mı gidecen? Yarın Selim gidiyor, çok istiyorsan seni görüştürür şu internet midir her ne ise, onunla... benim oğlum oralara laf olsun diye gitmedi, çok meşgul, bir de deli karıyla mı uğraşsın oralarda?

Cemre : hayır, olmaz. Gidecem canlı canlı görecem ben Serkanı...

Sultan : Hem kocanı elde tutamıyorsun, hem de cahil başınla bilmediğin bir yere gidip onu bulmaya çalışıyorsun. Adam senden kaçtı zaten, seni orada ister mi sanıyorsun bir de?

Cemre : ben naaptım ana? Güler yüz ettim, sevdim onu. Hiç zararım olmadı ki, üstelik bir de çocuk verdim ona...

Sultan : ama erkek evlat doğuramadın! Doğursaydın aslanlar gibi bir oğlan, bak o zaman oğlum buraya gelip görüyor muydu görmüyor muydu oğlunu? Sen kaçırttın adamı! Sonra ben naaptım ana diyorsun utanmadan!

Eylül dayanamamıştı...

Eylül : Serkan'ın gitmesine sen sebep oldun Sultan ana. Sen kaçırttın kendi oğlunu. Oğluna bu konağı, doğduğu yeri dar ettin. İstemediği evlilikler yapmaya sen zorladın onu. Onun isteklerini görmezden geldin. O senin yüzünden gitti, Cemre kız çocuk doğurduğu için değil. Çocuğunu kendi evladından soğutturdun, bu mutluluğu yaşamasına izin vermedin, mutluluğu çok gördün öz evladına. Şimdi hangi hakla kimi suçlamaya kalkıyorsun?

Cemre dahil konaktaki herkes Eylül'e ağzı açık bakıyordu. Kim bilir Sultan ana naapacaktı...

Sultan : ne haliniz varsa görün! İnşallah oralarda kaybolur da bir daha buralara dönemezsiniz!

Eylül, hem Songül'ü hem de Cemre'yi çekiştirerek çıktı konaktan. Onun da evine uğrayıp birkaç eşya aldıktan sonra otogara gittiler, ilk otobüsle Ankara'ya gideceklerdi...

Songül : ağamın haberi yok değil?

Cemre : nerden olacak Songül? Aradığı mı var sanki? Aylardır telefonlarımı da açmıyor zaten, bilmiyorsun sanki..

Songül : Eylül?

Eylül : hayır söylemedim..

Cemre : seninle konuşuyor mu ki?

Eylül  : şey... evet birkaç kez konuştuk

Cemre : şaşırdım desem yalan olur.. gerdek gecesinde senin adını anan, telefonlarını mı açmayacak? Açar elbet...

Eylül : ne?!

Cemre : topu topu bir gece yanımda kaldı, onda da senin adını sayıklayıp durdu, duydun rahatladın mı?

Eylül şok oldu...Songül ise gizli gizli sırıtıyordu, mutlu olmuştu bu duruma. Aslında Eylül de mutlu olmuştu...

Songül : peki ağamın geleceğimizden haberi yoksa onu nasıl bulacaz?

Eylül : önce meclise gidecez, orda sora sora buluruz artık, hele bir varalım da Ankara'ya...

Ve otobüse bindiler... üç kadın, hiç bilmedikleri bir şehre, başkente doğru yol aldılar...

Selim son kez Kader'i görmeye gitti, son kez görecekti, sonra yarın Ankara'ya gidecekti... Eroğlu konağına geldi Selim, hangi oda onundur diye düşündü ilk başta, sonra içeri girmeye niyetlenen üç kişiyi gördü. Biri gençti, koskoca çiçek buketi vardı, diğeri de onun anne babası olmalıydı. Ne yani, Kader'i istemeye mi gelmişlerdi? Hayır olamazdı, Kader'i veremezlerdi...

Selim o sırada bir ağlama sesi duydu, bahçeden geliyordu muhtemelen. Bahçe duvarını tırmanıp içeri baktı ve Kader'i gördü, yere çömelmiş ağlıyordu...

Selim : şişşt! Peri kızı! Kim ağlattı seni? Ne oldu sana?

Kader : Selim... senin ne işin var burada?

Selim : sana geldim ama sen ağlıyorsun... anlat bana ne oldu?

Kader : beni istemeye geliyorlar. Ben istemiyorum ama ağabeyim onayladı bu işi.

Selim : istemiyor musun cidden?

Kader : hayır... hayır istemiyorum ama başka çarem yoktur

Selim : var, başka bir çaren var

Kader : ne var?

Selim : gel, kaçalım Kader...

İnşallah bugün bir bölüm daha atmayı planlıyorum 🙏🏻🧡

Hazan ZamanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin