Eylül : olur.. ama ya o zamana kadar?
Serkan : Onu da Selim'e sormak lazım. Selim ne oldu, hazır mı herşey?
Selim : hazır ağabey, ev sahibinden rica ettim, parasını verdim yeriniz hazırdır. Yarın da kontratı imzalayabilirsin, ben de imzalardım ama senin üzerine olsa daha iyidir. Siz gidince de biz kalacaz orada, unutma...
Serkan : o meseleye de gelecez Selim.. ama şimdi değil, birkaç gün sonra...
Selim : zaten kaçmıyorum ağabey, daha doğrusu kaçamıyorum. Sorarsın artık hesabını..
Serkan : soracam zaten...
Serkan, Kader'e baktı...
Serkan : bacım, bu oğlan seni rahatsız falan ederse, bana haber et.
Selim : ağabey naaptın?
Serkan : el kızıdır Selim, ortada ne nikah vardır ne başka bir şey. Üstelik kızın ağabeyi perişan olmuş, benden yardım bile istedi...
Selim : Güney Eroğlu mu? Senden?
Kader : ağabeyim mi?
Serkan : evet... seni aramak için benden yardım istedi. Seni burada bulamaz, ama sonra ne olacak onu bilmiyorum işte...
Selim : sonrası bellidir ağabey, evlenecez..
Serkan güldü, Eylül'ü de aldı, arabaya bindiler.. birkaç gün herkesten, herşeyden uzak vakit geçireceklerdi...
Güney Eroğlu, düşman olduğu ailenin, Karahanlıların konağına geldi çaresizce. Kardeşi ortalıkta yoktu, oysa tek isteği ona kavuşmaktı. Nikah iptal olsa da o sözünü tutmuştu, Serkan ağanın nikah işlemlerini halletmişti, şimdi sıra Serkan ağadaydı, yardım edecekti Kader'i bulmak için...
Güney ilk Songül'ü gördü, Songül de şaşkındı, Güney Eroğlu neden bu konağa gelmişti ki?
Songül : hayırdır Güney ağa? Sen bu konağa...
Güney : bacım, Serkan ağa nerede?
Songül : Ankara'ya gitti, acil işi çıkmış. Hem siz ne yapacaksınız ki Serkan ağayı?
Güney : işimiz vardı... bana söz vermişti, şimdi sözünü tutacak...
Songül : hayırdır, ne sözü?
Güney : Serkan ağanın bana bir iyilik borcu vardır, yardım edecek, zorunda...
Songül : hayırdır inşallah... biz ağaya ulaşamıyoruz ama konuştuğumuzda söyleriz.
Güney : gerekmez, sizin aşiretin haberi vardır herhalde, yoksa da haber edin, kardeşimi arayacaklar. Serkan ağanın haberi vardır zaten. Söyleyin, deyin ki her taşın altına baksınlar, bulsunlar kardeşimi...
Songül : haber ederim... ama siz
Güney : biz ne bacım?
Songül : yani Eroğlu ile Karahanlılar iyi anlaşamaz derlerdi... nasıl oldu da...
Güney : hala düşmanız, bir olaya kardeş olmadık zaten. Ama ilk Karahanlı geldi, bir iyilik istedi, ama bunun karşılığı vardı, o da kabul etti. Şimdi de sözünü tutacak. Bu iş bittiğinde ise, her şey eski haline dönecek.
Songül : ben haber ederim o vakit...
Güney, karşısındaki kadına baktı. O da siyah saçlı, yeşil gözlüydü, aynı Eylül gibi... sadece ondan yaklaşık 10 yaş kadar büyük duruyordu...
Güney : sen büyük gelinsin değil?
Songül : Serhat Karahanlının karısıyım ben
Güney : anladım... ama şimdi Serkan Karahanlı ile evlisin...
Songül : evet ama töre yüzünden. Ben onun ablası gibiyim.
Güney : eh iyi madem... Serkan'a haber etmeyi unutmayın.
Songül : ederiz...
Güney gitti... ama daha önce körmüşüm diye geçirdi içinden. Nasıl olur da görmezdi ki Songül Karahanlı'yı... Eylül'e bakmaktan kör olmuşum diye geçirdi içinden, oysa Songül çok daha güzelmiş diye düşündü...
Güney : bu Serkan Karahanlı da ne ballı adammış, tüm güzel karıları toplamış konağa... hala da şikayet eder, neden eder anlamam ki? İnsan bir taneyi zor bulurken üç tane karısı var...
Güney kendi kendine konuştuğunu farkedince hemen kendini toparladı, tekrar adamlarını aradı, Kader'den bir iz bulabilecek miydi?
Serkan, arabaya biner binmez Eylül'ün elini öptü...
Serkan : öyle mutluyum ki Eylül, kalbim yerinden çıkacakmış gibi...
Eylül : benim de...
Serkan : iyi ki kabul ettin, etmeseydin ne yapardım bilmiyorum...
Eylül : seni çok sevdim ben Serkan... yoksa çekmezdim bu çileyi...
Serkan : biliyorum... ben de seni seviyorum güzel gözlüm...
Eylül: gidecek miyiz? Çok yoruldum ben
Serkan : evet, gidiyoruz.
Eylül : sana sarılmak, kollarında kendimi bile unutmak istiyorum...
Serkan : o zaman önce evlenecez, evlenmeden olmaz...
Eylül kahkaha atınca, Serkan da ona katıldı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hazan Zamanı
ChickLitTöre mi büyük aşk mı? Aile mi sevgili mi? Bir tercih yapılsa hangisi seçilir?