Uzaklaşma

291 23 43
                                    

Kader anında odasına geçip eşyalarını topladı, Selim'in yanına gidip elini tuttu...

Güney : defolun gidin evimden! Sen de Kader!

Hepsi mecburen dışarı çıkmıştı. Selim, Kader'e sarıldı...

Selim : en azından denedik ağabey, sağol...

Serkan hafifçe gülümsedi... kendi mutlu değildi ama en azından kardeşini mutlu etmişti...

Selim : Kader... bak pişmansan eğer...

Kader : hayır... asla pişman değilim... sadece... bundan sonra benim bir ailem yok

Selim: ben varım...

Kader : artık ağabeyin yok dedi bana...

Serkan : ben varım, beni ağabeyin bilebilirsin...

Kader, Selim'e sarıldı... Serkan da onlara bir anahtar uzattı...

Selim : bu ne ağabey?

Serkan : evlilik hediyesi gibi düşünün...

Selim : ev anahtarı mı o? Ama bir ev vardı zaten...

Serkan : o ufacık bekar evi, oğlum. Ama bu ev sizin eviniz olacak, tam bir aile evi olacak orası... benim içinde hayaller kurduğum bu ev bana uğur getirmedi, ama eminim size getirecek. Zamanı gelince içinde çocuklarınız koşuşturacak. Siz orada kocaman bir aile olacaksınız...

Selim : ağabey... sen neler diyorsun? Sen yengem için almadın mı o evi? Şimdi nasıl bana verirsin?

Serkan : yengen benden nefret ediyor. Babasını burada bırakıp benimle Ankara'ya gelip o kadınla adımın çıktığı eve ayak basar mı sanıyorsun? En azından siz mutlu olun.

Selim : ağabey ben bunu kabul edemem

Serkan: edeceksin. Etmezsen de satacam, sen bilirsin...

Selim : sen ne yapacan peki? Benim kaldığım evde mi kalacan?

Serkan : hayır... sen beni düşünme. Sevdiğin kızı da al, git buralardan. Kendine aile kur, mutlu olun...

Serkan son kez kardeşine sarıldı ve oradan uzaklaştı. Konağa gitti son kez, anasının elini öptü, helallik istedi...

Serkan: güç, koltuk, mal mülk... hiçbiri bana uğur getirmedi ana. Mutlu olamadım ben, bunlarla mutlu olmayı başaramadım. Sen de, eğer sana karşı bir hatam olduysa beni affet ana...

Sultan : o nasıl söz oğul? Beni her zaman gururlandırdın... ama o gazetedeki fotoğraf...

Serkan : doğru değil ana... tabii ki kariyerimi karalamak için yaptıkları bir şey.

Sultan: ondan mı koptu onca tantana?

Serkan kafasını sallamakla yetindi...

Sultan : hoş gözükmüyor oğul... üstelik karın gebeyken... neden başka kadınlarla bir eve giriyorsun ki gece vakti?

Serkan: iyi niyetimin kurbanı oldum ana, bilemedim... Hakkını helal et ana, ben yine gidiyorum...

Sultan : alıştık artık diyecem ama alışılmıyor... peki ne zaman gelecen oğul?

Serkan: bilinmez ana...

Sultan : gelin nerde? Aldın götürdün onu da...

Serkan : o benimle değil, babasıyla. Neden diye sorma, bundan sonra orada kalacak...

Sultan : ama torunum... torunum ne olacak? Göremeyecek miyim onu? Bu mümkün değil, gelsin burada kalsın!

Serkan : olmaz ana

Sultan : doğurunca da orada mı kalacak? Torunumu göremeyecek miyim ben?

Serkan : sadece Eylül isterse...

Sultan : Selim zaten yok gibi bir şey... sen de bu kadar uzak kalıp buralardan gidersen bu konak nasıl ayakta kalacak oğul?

Serkan: sana tutunacak ana... biz küçükken senin hep yaptığın gibi olacak... sayende dimdik duracak bu konak

Sultan : ben hep burada olmayacam oğul... Fidan evlenip gidecek, Songül yarım akıllı zaten, diğerinin de aklı gidik, bizi bir başımıza mı bırakacan?

Serkan: Fidan evlenmeyecek ana. Üniversiteyi kazanıp Selim'in gözü önünde olacak. Sakın ha, yokluğumu fırsat bilip ben yokken kızı evlendirmeye falan kalkma

Sultan : sen burada başımızda durmazsan her şey olur Serkan...

Serkan : ana lütfen... kazanamazsa evlenir ama okulu kazanırsa bırak, engel olma Fidan'a... okusun büyük insan olsun, sonra en güzelinden kısmet bulur yine...

Sultan : ama...

Serkan: ben burada duramam artık ana... benim buradan gitmem gerek...

Hazan ZamanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin