12-)"Ders"

141 12 0
                                    

Derya Yıldırım- Alev Alev

Kapı ikinci kez tıklamamla Burhan Amca tarafından açıldı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kapı ikinci kez tıklamamla Burhan Amca tarafından açıldı. "Sen miydin Nur? Lavabodaydım kızım kusura bakmayasın," dedi mahcup bir sesle.

"Yok önemli değil Burhan Amca. Yapamadığım yerler vardı da benim Efe ile onlara bakacaktık, dün akşam konuşmuştuk," diyerek konuştuğumda kaşlarını havaya kaldırarak kapıyı geriye kadar açtı. "Geç kızım içeri o zaman. Selma ile Emir yok, bende çıkacağım zaten şimdi. Siz de rahat rahat çalışırsınız."

Botlarımı çıkararak içeri girdiğimde Burhan Amca Efe'nin odasının kapısını iki kez tıkladı ve benim geldiğimi söyledi. Kapı birkaç saniye sonra açıldığında Burhan Amca gülümseyerek "Hadi ben çıktım çocuklar Fikret beni bekler kahvede." Dedi.

"Allah zihin açıklığı versin kızım sana da," diyerek omzuma dokunduğunda "Sağ ol Burhan Amca," dedim ve kapıdan çıkışını izledim. Döndüğümde Efe omzunu kapının kenarına yaslamış bana bakıyordu. Bakışlarımı yere indirerek odasına doğru adımladım ve geçerken omzuna çarptım bilerek.

"Ne duruyorsun orada be?"

Odası topluydu, yalan yok. Yatağının yan tarafında dolap ve tam karşısında çalışma masası vardı. Sandalyeye oturarak arkamı döndüğümde yanıma kadar geldi ve bu sırada dudakları yukarı kıvrılmış haldeydi.

Sinirle bir soluk verdim ve önümdeki pencereden tam karşıya baktım. Odam gayet güzel gözüküyordu buradan. Tülü çekmediğim için penceremden içerisi rahatlıkla görünüyordu.

"Efe sırıtmayı kesip şuraya otur hadi. İşim gücüm var bak seninle uğraşamam." Net sesim üzerine yanıma bir sandalye çekerek oturdu ve bana baktı. Kaşlarımı çattığımda saçlarının alnına dökülmüş olduğunu fark ettim. "Uğraşırsın sen," dediğinde yüzümü buruşturdum. "Ne?"

"Uğraşamam seninle diyorsun ya uğraşırsın bende diyorum."

"Evet ama şu an değil. Anlayamadığım konular birikti," diyerek matematik test kitabımın kapağını açtım. Aradığım sayfaya gelince durdum ve başımı kaldırıp Efe'ye baktım. Elini çenesinin altına yerleştirmiş beni izliyordu.

"Ayı mı oynuyor burada be!" dedim titrek bir sesle ve önce önümdeki test kitabına ardından tekrar Efe'ye baktım. "Hadi bak şu sorulara da anlat bana."

Bıkkınlıkla bir nefes vererek "Anladık yine geçmişsin huysuz haline," dedi. Eline masanın üstündeki kalemlerden birini alarak kitabı önüne çekti. "Sensin huysuz!" dedikten sonra bir daha bana cevap vermedi.

Yaklaşık iki saat boyunca ders çalıştıktan sonra Efe tek bir soruya takılı kalmış ve on beş dakikadır kendi kendine mırıldanarak kitaba sayılar yazıyordu. "Ya tamam kalsın o soru. Anladım ben zaten bu konuyu," diyerek kitabı önünden çekmeye çalıştığımda hırsla tamamen kendi önüne çekti.

"Hayda!" Elimi siyah saçlarımın arasına daldırdıktan sonra omzumun arkasına savurdum. "Soruların da senin gibi inat Nur," dedi sakin bir ses tonuyla. Alaylı bir şekilde güldüm. "Pardon?"

"Senin inadına çekmiş soruların diyorum." Kitabı kapattı ve benim önüme itti. "Bitti. Çözdüm namussuzu," dedi ardından.

"O sorular sana çekeceğine bırak benim inadıma katlansın." Sırtımı oturduğum sandalyeye yaslayarak kollarımı göğsümde bağladım. "Hiçbir zaman cesur olamayacak soruların o zaman desene." Dişlerimi sıkmaya başladığım zaman benim gibi sandalyesine sırtını yasladı ve kollarını göğsünde bağladı.

"Bak Efe beni kışkırtmaya çalışma. Gelmeyeceğim senin oyununa," diyerek bir uyarıda bulunduğum sıra dudaklarını belli belirsiz büzdü ve alayla güldü. "Ne oldu? Çok mu dokundu sana dediklerim? Söyle o halde, sen gerçekten her şeyde cesur musun?"

"Cesurum demekle cesur olunmuyor yalnız. Madem sen cesur olduğunu düşünüyorsun bunu bana kanıtla," diyerek sağ kaşımı yukarı kaldırdım ve ona meydan okudum.

"Sana kendimi kanıtlamak zorunda değilim."

"Hah!" diyerek ayağa kalktım ve kitabımla kalemleri elime aldım. "Şaşırmadım Efe, merak etme." Kapıyı açarak odadan çıktım ve dış kapıya vararak botlarımı giydim. Arkamda Efe'nin olduğunu biliyordum. Kapıyı açtım, evden dışarıya adımımı attıktan sonra arkama bakmadan merdivenlere yöneldim.

"Yeterince adım atmadım mı?" diye sesini yükselttiğinde duraksadım. "Ne diyorsun yine?" Ona dönmemiştim, merdivenin başında durmuştum öylece. "Bazı şeylerde ilk adımları atan ben değil miydim? Hala gelip cesurluktan beni vurmaya çalışıyorsun!"

Hızla ona doğru döndüm ve elimi rastgele havada sallayarak "Zorun ne senin be!" dedim sesimi yükselterek. Sinirle kaşlarını çattı ve eliyle çenesini sıvazladıktan sonra burnundan bir soluk verdi.

"Daha dün camdan yazdığın şeyleri git oku sonra da burada bana konuştuklarını düşün o zaman zorumu anlarsın Nur," diyerek kapıyı kapattığında hızla ayağımla kapıyı tekmeledim.

"Sen kimin yüzüne kapıyı kapatıyorsun!" Birkaç kez art arda kapıyı tekmeledikten sonra hırsla ellerimi saçlarımın arasına daldırdım. Merdivenlerden koşarcasına hızla inerken kendi kendime mırıldanıyordum. "Haklısın Efe Bey! Sonuna kadar haklısın. Oldu mu!" Apartmandan çıktıktan sonra tam karşıya kendi apartmanıma girdim ve merdivenleri çıkmaya başladım.

Bir halt yemiştim. Şimdi adam kalkıp bana laf söylüyordu. Tabi ki kendimi sonuna kadar savunacaktım ama haksızlığımı haklıya çevirmek beni bile zorlardı ki bu mümkün müdür onu bile bilmiyordum.

***

PENCEREYE DÜŞEN POSTAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin