75-)"Açılış"

20 0 0
                                    

Feridun Düzağaç- Beni Bırakma

Beklenmedik mutluluklar hayatın en güzel cazibesi olmalıydı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Beklenmedik mutluluklar hayatın en güzel cazibesi olmalıydı.

Her şey durağan iken gerçekleşen güzelliklerin ömür uzatıcı bir etkisi vardı insana.

Birkaç gün önce Efe mekanını açacağını söylemişti lakin sanki o gün hiç gelmeyecek ve sürekli ertelenecek gibi hissetmiştim. Şimdi ise Postacı Diyarı'nın açılışına hazırlanıyordum.

"Ay Nur ben bile deli gibi heyecanlıyım seni hiç düşünemiyorum," diyen Sena'ya döndüm ve derin bir soluk verdim. "Gülüm inanmayacaksın ama kalbim yerinden çıkacak gibi. Nur Yılmaz'da olsan bu hayatta heyecandan ölmek üzere olduğun durumlarda oluyormuş. Bende yeni fark ediyorum."

Sena bize gelmişti ve burada hazırlanmıştı. Üzerine bordo dizlerinde biten tüllü bir elbise giymişti. Saçlarını ise fön çekip bırakmış, birazda makyaj yapmıştı. Ben ise mavi renk, dizlerimin bir karış üstünde biten şifon bir elbise giymiştim. Boynuma, ucunda ufak bir gonca olan kolye takmıştım. Saçımı ve makyajımı Sena'nın ellerine teslim etmiştim.

Kabul ediyorum, bu kız tam bir kuafördü. Belime kadar uzanan saçlarımı bol ama oldukça hoş bir örgü yapmış ve şakaklarımdan aşağıya birkaç tel saç bırakmıştı. Doğal bir makyaj yapıp beni daha da çok etkilemişti. Aynada son kez kendime bakıp Sena'ya döndüm.

"Bırak şu telefonu da bana bak!" diye isyan ettim çünkü başını telefonuna eğmiş Ali'ye mesaj yazıyordu. Kafasını bana doğru kaldırdığı sırada yüz ifademi görmüş olmalı ki telefonu yavaşça çalışma masamın üstüne bırakıp şirin bir şekilde gülümsemeye başladı. "Kulağım sende, canım ciğerim Nur'um."

Yalakalığını yesinler senin!

"Olmuş muyum?" diye sordum beklenti dolu bakışlarım eşliğinde. Gözlerini büyüterek ayağa kalktı ve omuzlarımdan tutarak beni aynaya doğru çevirdi. Kendisi arkamda kalmıştı ve aynadan beni süzmeye başlamıştı.

"Seni gören adeta Norveç'in serin sularının esintisini hisseder," deyip gözlerini kapattı ve omuzlarımı daha sıkı kavrayıp devam etti. "Sanki sular şırıl şırıl üstünden akıyor ve ye beni ye beni diye bağırıyorsun."

Yüzümü buruşturdum ve omuzlarımı Sena'nın ellerinden kurtardım. "Balık mıyım ben be!"

Sena bir anda gözlerini açıp duraksadı ve ardından kahkaha atmaya başladı. Göz devirerek tekrar aynaya döndüm ve kendimi baştan aşağıya süzerken ona laf yetiştirmeye devam ettim. "Yok Norveç'in serin suları, yok şırıl şırıl, yok ye beni ye beni, Ali'yi ara da o yesin seni!"

"Ay yesin vallahi."

"Salak!"

Ona ettiğim hakareti yok sayarak saf saf gülümsedi ve telefonunu eline alarak yatağın üstüne oturup bacak bacak üstüne attı. "Bakayım Ali'm mesaj atmış mı!" dedi hevesle. Derin bir nefes aldım ve, "Alin batsın," diye mırıldandım. Aynadaki halime son bir bakış attım ve dolabımdaki siyah küçük çantamı alıp içine telefonumu ve birkaç malzeme daha koyup kapattım.

PENCEREYE DÜŞEN POSTAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin