11-)"İlk Adım"

157 12 3
                                    

Eda Baba- Sevdik Sevdalandık

"Kızım sende ne kafa ütüledin ya!" diyerek çıkıştım telefonun diğer ucundaki Sena'ya

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Kızım sende ne kafa ütüledin ya!" diyerek çıkıştım telefonun diğer ucundaki Sena'ya. "Kaç gün geçti üzerinden hala kollarımı kaldıramıyorum Nur. Öyle deme." Bıkkınlıkla göz devirdim ve çalışma masamın sandalyesine oturarak sırtımı geriye yasladım.

"Ali nerede Ali. Ona git iyileştirsin seni," dediğimde anında kıkırdamaya başladı. "Yaaa Ali'mi çok özledim."

"Sena adam yanındayken bile özlüyorsun sen zaten onu." Artık yılmış ses tonum bu telefon konuşmasını bitirmek istediğimi belirtir cinstendi. "İşte o kadar çok seviyorum Nur, anlasana." Utanmış gibi çıkan sesine karşılık gözlerimi devirdim.

"Kaç kez dedim sana be! Karşında Ali yok kızım. Ne cilveli cilveli konuşuyorsun benimle." Masanın üstündeki kalemi alarak elimde çevirmeye başladım. "Aman sana da bir şey demeye gelmiyor."

"Aynen gelmez," diyerek kısa kestim. "Görmedim sanmayın Nur Hanım. O gün Efe ile sende bir haller vardı. Artık aranızda ne geçtiyse." Birkaç gün önce mekanı temizlerken ikimizde sinir küpü olmuştuk. Emir, Sena ve Ali de bundan nasibini almıştı. Birbirimize bir şey demediğimizden onlara çatmıştık.

"Boş boş konuşma be kızım. Ne halleri olacak?" Salağa yatıyordum fakat Sena'da en az benim kadar kurnazdı. Anlamasına çokta şaşırmamıştım. "Neyse telefondan çok zorlamayayım seni."

"Hadi kapat Sena, kapat!" dedikten sonra cevap vermesini beklemeden yüzüne kapadım. Telefonu bir köşeye atarken başımı ellerimin arasına aldım ve dirseklerimi masaya yasladım.

Bana ne oluyordu?
Efe'ye karşı içimde oluşan ve göğüs kafesimi zorlayan şey neydi?
Sürekli neden aklımı kurcalıyordu?

Başımı kaldırarak onun penceresine doğru baktığımda her zamanki gibi kalçasını arkasında kalan masaya yaslamış ve kollarını göğsünde bağlamıştı.

Beni izliyordu.

Onu birkaç gün önce, mekanı temizlediğimiz günden beri hiç görmemiştim ve şimdi tam karşımda bana bakıyor olması kalp atışlarımı hızlandırmıştı halbuki onun sadece beni sinir etme gibi yetenekleri olduğunu düşünüyordum. Yavaşça masamın üstündeki kağıtlardan alarak yazmaya başladım. İlk konuşmayı başlatanın ben olacağını umursamadım.

"Yoktun birkaç gündür."

Yazıyı okuduktan sonra başını sağa yatırarak düşünceli bir hal aldı ardından masasının altındaki kağıtları çıkararak yazmaya başladı.

"Mekanla ilgileniyordum."

Dalga geçmemişti ya da yazdığım şeyi sulandırmamıştı. Gayet ciddiydi şu an ve ben bunu bozmayacaktım. Onun gibi önce başımı onaylar anlamda salladım ve yazmaya başladım.

"Ne zaman açmayı düşünüyorsun mekanı?"

Düşünceli ifadesinden sıyrıldı ve rahatsızca yerinde kıpırdandı.

"Bunu hiç düşünmemiştim. Sürekli orayı doğru düzgün bir yer haline getirmeye çalıştığım için diğer şeyleri düşünmek aklıma bile gelmemiş."

Tebessüm ettim ve kağıdıma hızlıca yazdım.

"Bu kadar yorma kendini. Zaten güzel bir şey ortaya çıkacağı başında senin olmandan belli."

Evet, iltifat etmiştim Efe'ye.
Kime ne?

Elini ensesine atarak kaşıdı ve bakışlarını benden kaçırdı. Yüzü tatlı bir şekilde kasılırken başımı sağa yatırıp tebessümümü büyüttüm.

"O günden sonra bana daha çok bilenirsin diye düşünmüştüm."

Yazdığı şeyi okuduktan sonra alt dudağımı dişledim ve belirsiz bir yüz ifadesiyle ona baktım. Kahverengi gözleri buradan dahi cevabımı beklediğini belli ediyordu. Kalemi elime alarak yazmaya başladım.

"Yanıldın o halde."

Rahatladığını belli edercesine göğsünü şişirip geri indirdi. Ters bir cevap vermemi beklemişti sanırım.

"Yanıldığıma sevindim."

Nefesim boğazımda bir engel varmışçasına tıkandığı sıra göğüs kafesim yine ve yeniden içindeki organ tarafından zorlanıyordu. Ellerim titremeye başladığı sıra kendimi tutmadım ve düşündüklerimi yazdım önümdeki kağıda.

"Sen böyle söylediğin zamanlar çok farklı şeyler oluyor bana."

Bakışları önce yazdığım kağıdı ardından arkasında kalan bana baktı. Gözleri, hissettiğim karmaşıklığa eşlik ederken önce kaşlarını çattı ardından bir belirsizlik çehresinde hüküm sürmeye başladı.

Kalemini eline alarak kağıda yavaşça yazmaya başladı.

"Ne gibi?"

Yanaklarımın içini hava ile doldurduktan sonra geri bıraktım sakince. Bunu Efe'nin görmeyeceği şekilde yapmıştım ve sorusuna vereceğim cevabı ben bile merak ederken yazmaya başladım ve ardından kağıdı penceremden ona doğru kaldırdım.

"Böyle nefesim boğazımda düğümleniyor."

Kısaca belirttiğim şeyden sonra kaşları havalandı ve tekrar bana baktı. Alnına düşmüş kumral saç tutamlarına parmaklarını daldırarak dudakları yukarı kıvrıldı.

"Sonra göğüs kafesinde bir baskı hissediyor musun?"

Gözlerimi kırpıştırdım ve bazı şeyleri bir yana koyarak içimden ne geliyorsa o şekilde cevap verdim.

"Göğüs kafesimin içindeki o organın fazladan mesai yaptığını hissediyorum."

Düşündüğüm şeyleri yazmıştım ve görünen oydu ki yazmaya da devam edecektim ilerleyen zamanlarda. Tebessüm etti ve başını iki yana sallayarak kahverengi gözlerini yüzümde dolaştırdı.

Rahatsız olduğumdan mı yoksa ufak bir utancın bedenimi sarmasından dolayı mı bilmiyorum ama başımı eğerek saçımı kulağımın arkasından çıkararak yüzümü gizlemeye çalıştım.

"Sıkıntılı bir durum yok. Bana uzun zamandır oluyor. Öldürmez ama süründürür en fazla."

Gülmeye başladığımda birbirimize bakmayı sürdürdük ve o an bir şey fark ettim.

Bu, benim Efe'ye attığım ilk adımdı.

Neyin adımını atmıştım bir fikrim yoktu ama kalbim buna sebep olmuştu ve sonucunda güzel şeyler olacağını umuyordum.

***

PENCEREYE DÜŞEN POSTAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin