33-)"Atlet"

60 3 0
                                    

Pinhani- Beni Sen inandır

Nutella kavanozunun içinden çıkardığım kaşığımı ağzıma götürerek güzelce çikolatayı emdim ve odamın kapısını kapadım ardımdan

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Nutella kavanozunun içinden çıkardığım kaşığımı ağzıma götürerek güzelce çikolatayı emdim ve odamın kapısını kapadım ardımdan. Gece olduğu için annemler uyuyordu ve ev sessizdi bu yüzden daha rahat ders çalışabiliyordum. Masama yerleşerek son yaptığım denemedeki netlerime baktım aynı zamanda kaşıktaki tüm çikolatayı emerek bitirdim.

Matematiğimi az çok düzelttiğimi düşünerekten rahatça arkama yaslanarak perdemi araladım ve bir kaşık daha ağzıma attım nutelladan. Karşı apartmandaki, sokak lambasının aydınlattığı odanın ışığı bir anda açıldı ve Efe elinde pembe bir atlet ile karşımda belirdi. Beni fark etmediğinden yatağına ilerleyerek oturdu ve önce pembe atleti rastgele komodinin üstüne fırlattı ardından eline telefonunu alarak kurcalamaya başladı.

Sakince elimle tuttuğum kaşığın sapını bıraktım ve çalışma masamın altındaki kağıtları çıkararak yazdım ardından kaldırdım ona doğru. Kaşık ağzımda öyle durduğundan çikolatayı emmeye devam ettim bu süre içinde iki elimle kağıdı tutuyor ve Efe'nin beni görmesini bekliyordum ki gördü de.

"Daha fazla saklamana gerek yok. Anlayışlı insanımdır bilirsin."

Yazdıklarımı okuduktan sonra suratında anlamadığını belirten bir ifade oluştu. Halbuki anlamayacak ne vardı canım, çok açık bir şekilde yazmıştım. Birkaç saniye oyalandıktan sonra masasının altından kağıtlarını çıkardı ve yazdıktan sonra kaldırdı.

"Neyden bahsediyorsun?"

Şaşırmış gibi bir ifade ile yüzüne baktım. Yorgun olduğu yüzünden okunuyordu fakat eğlenmek benimde hakkımdı. Sonuçta elime bu kozu veren oydu. Kağıdıma cevabımı yazarak kaldırdım karşı pencereye doğru.

"Her erkek pembe atlet giyebilir*-*"

Gülmemek için kendimi zor tuttuğumdan nutella kavanozundan bir kaşık alarak ağzıma attım hızla. Efe baygın bakışları ardından başını iki yana sallayarak ofladı. Bu süre içinde göğsü şişip indi ve beni cevaplamak için kağıdına yöneldi.

"O atletin benim olmadığını söylememe gerek var mı gerçekten Nur?"

Nasılda kaçıyor...
Utanacak ne var ama canım.

"Mevlana bile, "Ne olursan ol yine gel," demiş. İnsan kendiyle barışık olmalı canım. Utanma..."

Alnına düşmüş olan saç tutamları benim göz zevkimin üst limitini zorlarken bu eğlenceye son vermemek adına savaşacağımın farkındaydım. Yani Efe sende duruyorsun duruyorsun öyle bir şey yapıyorsun ki dalga geçmeden yapamıyorum. Kusuruma bakmayasın artık.

"Gece gece sana da ne güzel eğlence çıktı değil mi?"

Hem de ne eğlence ayol! Gülmemek için artık ekstra çaba sarf ediyordum şu an. Ağzımdaki kaşığı alarak nutella kavanozunun içine koydum. YKS denen illete çalıştığımdan dolayı doğru düzgün dışarı çıkmıyordum bile ve çevremde artık her ne olursa onunla eğlenmeye bakıyordum. Allah düşürmesin kimseyi.

"Estağfurullah! Eğlenir gibi bir halim mi var yoksa?"

Bana bir süre bakıp ardından alayla güldü. Kaşlarım anında çatılırken şu an rolleri değiştiğimizi fark ettik. Masasının üstündeki kağıda cevabını yazarak kaldırdı.

"Sen önce yüzündeki çikolatayı sil."

Elim hızla çalışma masamın üstündeki aynama gitti. Kendime baktığımda yanağımın ve ağzımın kenarı yer yer çikolata olmuştu. Umursamadım. Omuz silkerek Efe'ye baktım ve onu sinir edecek şekilde gülümsedim.

"Yüzümdeki çikolata senin pembe atletinin önüne geçemez canım, merak etme sen."

Bir an duraksadı ve ardından pencereye doğru iyice yaklaşarak bir süre bana baktı. Yavaşça gülümsemeye başladığında güzel kahverengi gözleri direkt beni hedef almış durumdaydı. Kağıdına bir şeyler yazarak kaldırdığında hızla gözlerimi ondan kaçırdım.

"Her türlü üste çıkacaksın değil mi?"

Ellerimi iki yana açarak omuz silktim ve az önceki gibi onu sinir edecek şekilde güldüm. Şu an bir yerden açık versem hemen yelkenleri suya indirecek ve içimin yağlarını eritmesine izin verecektim buna müsaade edemezdim. Şansına küs Efe Bey.

"Huyum kurusun*-*"

Yüzündeki ifade dudaklarımı dişlememe sebep oldu. Yorgun olduğunun farkındaydım fakat bunun nedenini sormamıştım. Muhtemelen caddedeki mekanla ilgilenmişti. Hızla kağıdına yönelerek cevabını yazdı ve kaldırdı.

"Yok kurumasın, istemem. Böyle bildim böyle kal."

İçten gülümsemesine karşılık olarak içten bir şekilde gülümsedim.

Karşı apartmanda sadece Efe'nin odasının ışığı yanıyordu ve muhtemelen bizim apartmanda da bir tek benim odamın ışığı yanıyordu. Gece yarısıydı ve sokak lambasının turuncu ışığı direkt Efe'nin odasına vuruyordu.

Şu an ortam çok hoştu.

Sokak bomboş.
Gece yarısı.
İki karşılıklı apartman.
Turuncu sokak lambası.
Hafif puslu bir hava.
İki pencere.
İki genç.
İki ayrı yürek.

Tek bir kalp atışı.

***

PENCEREYE DÜŞEN POSTAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin