47-)"Hayal"

42 2 0
                                    

Yüzyüzeyken Konuşuruz- Kazılı Kuyum

"Ne olacak bizim halimiz böyle?" Sena'nın bu sorusu üzerine göz devirdim ve saçımı klasik ev topuzu yaptıktan sonra telefonu hoparlörden çıkarıp kulağıma götürdüm

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Ne olacak bizim halimiz böyle?" Sena'nın bu sorusu üzerine göz devirdim ve saçımı klasik ev topuzu yaptıktan sonra telefonu hoparlörden çıkarıp kulağıma götürdüm. "Umut fakirin ekmeği be kızım," dedim ve duraksadım. Aynadan kendime baktığımda kaşlarımı almam gerektiğini fark ettim. Kuaför gibi kızdım maşallah! Her işimi kendim görürdüm.

"Allah büyüktür, elbet güzel günler göreceğiz," dedim ve sonlara doğru içimdeki şairi mezarından dirilttim. "Nisanın sonuna gelmek üzereyiz. Dönüp bakıyorum geçmiş olduğumuz aylara az çok çalışmışım ama bir deneme çözüyorum malak gibi yatmışım sanki. Sıfıra sıfır elde var sıfır!" diye isyan etti.

Dudaklarım yukarı kıvrıldı ve sessiz bir şekilde güldüm. "Sakin ol genç!" dedim alaycı bir tavırla. Karşı taraftan oflama sesi geldiğinde tekrar güldüm. "Ne çok dolmuşsun ayol sen, vallahi değmez kuzum. Akıtacağımız tek bir damla gözyaşı dahi şu düzene değmez. Relax!" diyerek onu yatıştırmaya çalıştım. Pencereye doğru ilerledim ve gökyüzüne baktım. Öğle vakti olmasına rağmen kara bulutlar dolaşıyordu, muhtemelen yağmur yağacaktı.

"Öyle mi diyorsun?"

"Öyle diyorum tabi, bizden değerli mi be! Psikolojimi bozan bir sınav geleceğimi güzelleştirse ne yazar."

Sena gülmeye başladı ve beni cevapladı. "Senin pek psikolojini bozamamış belli." Pencereye arkamı döndüm ve kalçamı mermere yasladım. "Yani doğru diyorsun, Nur Yılmaz'ın psikolojisini bozmak zor bir iş fakat itiraf etmem gerekirse ufaktan beni sarsmadı değil bu sınav meselesi."

Sena ile yaklaşık yarım saat daha telefonda konuştuk, tabi o yarım saat sınav hakkında konuşmakla değil dedikodu yapmakla geçmişti. Mutfağa giriş yaptığımda burnuma kek kokusu geldi ve hızla fırına yöneldim.

Bingo! Kek yapmıştı annem hem de tarçınlı. Hemen keki fırından çıkarıp dilimledim ve birkaç dilimi tabağa koyduktan sonra dolaptan nutellayı alıp odama geçtim. Bir yandan nutellayı keke sürüp güzelce mideme indirirken bir yandan da film izliyordum. Bakışlarım bir anlığına karşı pencereye kaydı ve Efe'yi gördüm.

Kek, boğazıma takıldı ve hızla öksürmeye başladım. Masamın üstünde duran su şişesinin kapağını açarak bir yudum içtim ve kendime geldim. Tekrar karşı pencereye baktığımda Efe'nin bana doğru kaldırmış olduğu kağıdı okudum.

"Beni görünce dayanamadın, lokman boğazına dizildi değil mi?"

Son zamanlarda bu Efe'ye bir kibir mi gelmişti bana mı öyle geliyordu? Pardon, o hep böyleydi. Bir kağıt çıkarıp yazmaya başladım.

"Aynen, gül cemaline dayanamadı yüreğim..."

Abartılı bir şekilde güldü ve bana göz kırptı. Ben ise o hareketine karşılık göz devirdim.

"Bana gizli bir hayranlık duyduğunu biliyordum."

Yani, haklı olabilirdi. Özellikle son zamanlarda Efe aklıma gelince dahi beynim yokmuş gibi davrandığım oluyordu. Ee akıl bırakmıyordu, ben ne yapayım? Tabi böyle düşünmem ve hissetmem bunları açık açık söyleyeceğim anlamına da gelmiyordu.

"Hayranlığı geç sen. Yastığımın altında resimlerin var. Gece yatmadan önce öpüp kokluyorum, senin haberin yok."

Bakışları önce yazdığım kağıdı ardından beni buldu. Bu sefer kaşlarımı yukarı havalandırıp ben göz kırptım. Bu onun kafasını karıştıracaktı, biliyordum çünkü erkekler böyle konularda zayıftı.
Karşı cins onların zayıf noktasıydı özellikle bir şeyler hissediyorlarsa.

"Aşk olsun kanlı canlı karşında dururken resme ne gerek var..."

Hızla kağıdıma yöneldim ve yazdıktan sonra kaldırdım.

"Sen nesin biliyor musun?"

Kaşlarını çattı, başını iki yana salladı ve huzursuz bir şekilde beni yanıtladı.

"Neyim?"

Yazdığım şeyle biraz bozmuş olacaktım Efe'yi ama yapmazsam içimde kalırdı. Hem bugüne kadar çok bozmuştum onu bu seferkini de kaldırabilirdi.

"Hayali güzel ama gerçekleşince hayal kırıklığı olansın."

Dudağının kenarında ufak bir gülümseme belirdiğinde şaşırdım. Bozuntuya vermeden yazacağı cevabı bekledim.

"Hayalin gerçek olmadan bunu söylemen ne büyük ironi Nur..."

Yanağımın iç kısmını ısırdım ve başımı sağa yatırdım hafif.  Büyük oyna be Nur, hadi kızım!

"Hayalimi gerçekleştir o zaman Efe..."

Dudakları yukarı kıvrıldı ve bununla da kalmayıp kahkaha atmaya başladı. Verdiğim sinyal onu epey mutlu etmişti.

"Bana bunlarla gel işte!"

Güldüm ve Efe'nin sevincini izlemeye devam ettim.

Ne zaman öleceğimiz belli değildi bu yüzden hayatımızı etkileyecek bazı şeyleri ertelememeliydik. Birini sevmek istiyorsak bir an önce sevmeliydik çünkü bu bizim ölmeden önceki son günümüz olabilirdi.

***

PENCEREYE DÜŞEN POSTAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin