07-)"Kalp"

155 14 0
                                    

Bora Duran- Sana Doğru

"Fikret Paşa'm nasıl böyle, iyi mi?" dedim sesimin tatlı çıkmasına özen göstererek

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Fikret Paşa'm nasıl böyle, iyi mi?" dedim sesimin tatlı çıkmasına özen göstererek. Babam sırtını gerginleştirdi ve ardından tekrar eski pozisyonunu aldı. "İyi olmasına iyi de dizlerime de isterim," dediğinde güldüm. Babamın omuzlarına daha sert bir şekilde masaj yapmaya başladım. "Yaparım tabi sen yeter ki iste babaların en güzeli."

Omzunun üstünde bana baktığı sıra annemin mutfaktan gülme sesini işittim. "En yakışıklısı olmuyor muydu o?" Gözlerinin etrafındaki çizgiler her gen gün kendini belli ederken omuz silktim.

"Sen benim babamsın yani ayrıcalıklısın o yüzden en güzeli oluyorsun," dediğimde önüne döndü ve omuzlarında olan ellerimin duraksamasını sağlayacak şekilde güldü. Biraz daha masaj yaptım ve önüne geçerek eğildim. Dizlerine ellerimi dik bir pozisyona getirerek vurmaya başladım.

"Eee söyle bakalım ne istiyorsun?" Dudaklarımı büzdüm. "Aşk olsun babacığım. Ben sana durduk yere masaj yapamaz mıyım?"

Başını bilmiş bir şekilde olumlu anlamda salladı ve ellerini göbeğinin üstünde birleştirdi. "Sen benim kızımsın. Ciğerini bilirim ben senin. Dökül şimdi." Masajımı keserek doğruldum ve ellerimi arkada, kalçamın üstünde birleştirerek sevimli bir şekilde karşımda oturan babama baktım. "Liseden arkadaşlarla bir yerlere gidecektik de onun için izin isteyecektim. Birde eğer izin verirsen birazcık da paralarından alabilir miyim diyecektim."

Babamın, Efe'nin babası ile yani Burhan Amca ile ortak kahvehaneleri vardı. Günlük çıraklar vardı tabi ama ne babam ne de Burhan Amca insanlara hizmet etmekten sıkılıyordu, bu yüzden ikisi de çalışırdı kahvede.

Hani para ganiydi yani...

Sıkıntılı bir nefes verdi babam ve sol kaşını havaya kaldırdı. Durdum ve bende kaşımı kaldırmaya çalıştım onun gibi ama olmadı. Vallahi olmadı. Ne kadar kaldırırsam kaldırayım babam gibi etki edemiyordum.

"Mezuniyetinde bizi tanıştırdıkların mı?" Hızla başımı salladım. "Evet evet onlar." Annem salona girdiğinde ona baktım ardından tekrar babama. "Ne diyorsun hanım göndereyim mi?"

Hızla anneme dönerek kaş göz yaptım olumlu yanıt vermesi için. "Ee ver bari. Sıkıldı epeydir. Sena'dan başkasıyla görüştüğü de yoktu, iyi olur." Şaşkınlıkla anneme baktım. "Allah razı olsun anne ya." Kadın beni babama acındırmıştı resmen. Babam elini cebine atarak cüzdanını çıkardı ve bana yetecek kadar para uzattı. Hızla alarak eğildim ve kollarımı boynuna doladım. Yanağına sulu bir öpücük bırakırken geri çekildim ve gülerek odama girdim.

Parayı az önce sayma gereği duymamıştım çünkü babam bonkördü. E tabi işimi sağlama almak için odanın ortasında durmuş paraları güzelce saymıştım ve tahmin ettiğim gibi bana yetecek kadar vardı. Çalışma masama ilerleyerek parayı üzerine koydum ve bakışlarım anlık olarak karşı apartmandaki o pencere kaydı.

Efe oradaydı.

Kalbimde bir gariplik sezerken yutkunma gereği duydum.

Bakışlarımı kaçırarak çalışma masamın tekerlekli sandalyesini bir elimle yavaşça oynatmaya başladım. Ne yapacağımı bilmemek bana göre değildi ve buna yabancıydım. Elimin altındaki sandalyenin kumaşlı yüzeyine tırnağımı geçirdiğimde dudaklarımı dişledim.

Omuz silktim kendi kendime. Bu şekilde durmam anlamsızdı. Başımı kaldırdım ve Efe'ye baktım. Hala bana bakıyordu. Eğildi ve kağıtlarından birini eline aldı ve bir şeyler yazmaya başladı.

"Ne oluyor sana?"

Kaşlarımı çattım ve alnına dökülmüş olan kumral saç tutamlarından bakışlarımı gezdirdim. Çalışma masamın alt kısmında olan kağıtlarımı çıkardım ve yazmaya başladım.

"Bir şey olduğu yok."

Göğsünün önce şişip ardından tekrar indiğine şahit oldum. Bir şey olmamıştı. Gerçekten bir şey olmamış mıydı? Kağıdına bir şeyler yazarak kaldırdı kısa bir süre sonra.

"Emin miyiz?"

Emindim tabi.
Soru muydu bu?

"Eminiz."

Kağıdımı gördükten sonra başını olumlu anlamda salladı ve ellerini koyu kot pantolonun cebine sokarak kalçasını arkasındaki masaya yasladı. Sinirlenmeme sebep oldu ve durmadım. Kağıdıma bir şeyler yazarak yeniden kaldırdım.

"Necmiye ile nasıl gidiyor?"

Hah, dermişçesine bir ifadeye büründü suratı. Omuz silktim ve bunu umursamadım.

"Sen akıllanmadın herhalde?"

Dilimi sertçe dudaklarımın üstünde gezdirdikten sonra sinirden gülmeye başladım.

"Neden akıllanacakmışım ben?"

Sıkıntılı bir ifadeye büründüğünde kalemi eline alarak yazmaya başladı.

"Bunu net bir şekilde belirtmiştim."

Tamam, haklı olabilirdi ama ben Nur Yılmaz'dım.

Onu haklı çıkartmayacaktım. Kağıdıma yazdıktan sonra kaldırdım.

"Necmiye'yi kıskandırmaya çalıştın orada sanki anlamadık..."

Şu an Efe'nin hakkını yiyordum, kabul ediyorum ama bunu yapmazsam beni köşeye sıkıştıracaktı. Gözlerini dehşetle büyüttüğünde kalçasını yasladığı masadan ayırdı ve kağıdına hızla yazmaya başladı.

"Ne alaka kızım?"

Dudaklarımı dişledim ve yazmaya başladım.

"Bir erkek ne alaka diyorsa mutlaka suçludur..."

Durdum ve tam kaldıracakken kağıdın gerisine ekledim.

"Allah'ım ne olur affet adamın büyük hakkına giriyordum. Ne olursun. Ne olur," diye mırıldandım ve kağıdımı kaldırdım.

"Çok alaka hem. Gördük orada kız çatlasın diye dibime kadar da girdin."

Başını olumsuz anlamda iki yana sallayarak parmaklarını saçlarının arasına daldırdı.

"Yok Nur. Ben seninle baş edemem."

Kaşlarımı havalandırdım.
Hah, dercesine elimi salladım.

"Kabul ediyorsun yani?"

Sen hele bir evet, yaz Efe elimden çekeceğin var bilesin.

"Orada da dedim. Ben sana bakıyorum. Diğerleri umurumda değil, bunu bilesin."

Efe bir adım atıyor ama ben bunu anlamıyor muydum? Yoksa hislerim kargaşa içinde miydi Derin bir nefes alıp verdiğimde göğüs kafesimin içindeki bilmeyi reddettiğim bir organ hızla çarpıyordu.

Küt.
Küt.
Küt.

***

PENCEREYE DÜŞEN POSTAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin