Gözlerimi aralayıp yatakta gerildim. Dayak yemekten yorgun düşüp duruyordum. Neyse ki burada çabucak iyileşiyordum. Ölmediğim takdirde, bana ne olursa olsun ertesi gün yaralarım geçmiş oluyordu. Buradaki tek sevdiğim şey buydu galiba.
Yataktan kalkıp banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra aynaya baktım. Taehyung'un bana son söylediği cümle aklıma doluşurken yutkundum. "Altta kalmak" derken kendini korumaktan mı bahsediyordu, yoksa...
Kafamı iki yana salladım. Fesat düşünmemeliydim.
"Ben hiçbir zaman altta olmam."
Yavaşça bir nefes verip kapattım musluğu. Onun boğuk sesi sinirlerimi bozuyordu. Bundan bahsetmesi tuhafıma gitmişti ve utanmıştım da. Muhtemelen o yine hiçbir şey dememiş gibi beni dövmeye devam edecekti, ben de far görmüş tavşan gibi ona bakmaya...
Banyodan çıktım, sonra da odadan. Taehyung'u gördüğümde herhangi bir tepki vermemek için kendimi tembihledim ve aşağı indim. Jimin ve Jungkook'u birbirlerine sarılarak geçmiş hayatlarından bahsettiklerini gördüğümde gülümsemeden edemedim. Onlar buranın en güzel anısıydı.
"Ben de katılabilir miyim?" dediğimde ikisi de kafasını salladı. Koltukların birine geçtiğimde Jungkook konuştu ilk.
"Sen trafik kazası geçirmiştin değil mi, hyung?" dediğinde kafamı salladım.
"Peki siz?" dedim hafif bir merakla. "Siz buraya nasıl geldiniz?"
Jungkook, önce Jimin'in anlatması için bekledi. Jimin baş ve işaret parmağıyla Jungkook'un baş parmağını okşarken konuştu.
"Ben vuruldum." dedi Jimin düz bir sesle. "Markete gidiyordum. Aptal psikopatın biri sevgilisi ondan ayrıldığı için delirmiş gibi bağırıyordu. Elinde silah olduğunu gördüm fakat telaş yapmadım. Birazdan polislerin geleceğini ve ben de güvenli bir şekilde markete ulaşacağımı düşünmüştüm."
Sonra acıyla güldü Jimin. Gerisini tahmin etmek zor olmamıştı fakat yine de dinledim.
"Etraftaki kalabalık çevremi sarmıştı. Adam eğer sevgilisi onu affetmezse herkesi öldüreceğini söylese de kalabalık dağılmadı. Ben ise zorla da olsa o kalabalıktan kurtardım kendimi. Tek amacım sağ salim çıkmaktı oradan. Arkamı adama dönüp hızla yürüdüğümde savunmasız bir hedef olduğumun farkında değildim. Ta ki, sırtımda bir acı hissedene kadar..."
Yavaşça kafamı salladım. Hiç tanımadığı biri yüzünden şu an burada ölüm kalım savaşı veriyordu. Ve bundan kimsenin haberi yoktu.
"Ya sen?" dedim Jungkook'a dönerek. Jungkook, üzgün olan Jimin'in saçlarına minik bir öpücük kondurduktan sonra bana döndü.
"Finallerim vardı ve ben uyuyakalmıştım. Sınavıma 15 dakika kala uyandığımda hızla giyindim. Üniversiteme en kısa sürede vardım. Ne olursa olsun yetişmek zorundaydım. Sınavın olacağı kata çıktım fakat bir karışıklık olduğunu, sınavımızın iki alt katta olduğunu öğrendim."
Sonra güldü. Bunu umursuyor gibi durmuyordu.
"Merdivenlerden yuvarlanırken kafamı sertçe çarptığımı hissettim en son. Sonra yeni silinmiş merdivenlerin kana bulandığını görürken bir anda karardı etrafım."
Yutkundum. Burada olmak çok normalmiş gibi geliyordu artık bana. Komaya girdim ve ruhum Koma'ya geldi. Böyle söyleyince oldukça basit geliyordu kulağıma.
"Imm..." derken alt dudağımı ısırdım. Bu soruyu sorup sormamak arasında çok fazla gidip geldim. Sormak istiyordum fakat sormamam gerektiğini biliyordum.