"Yoksa o tuhaf his..." derken arkamdan kulağıma yaklaştı. O boğuk ve seksi ses tonuyla ayakta durmamı zorlaştıracak o cümleyi söyledi.
"Zevk mi ha, ne dersin?"
Yutkundum. Kalçalarımda hissettiğim baskı kafamı darma duman ediyordu. Onu kıyafetim yokmuşçasına hissetmem normal miydi?
"B-bırak." diye mırıldandım. Sesim bile çıkacak gücü bulamamıştı. Taehyung'a çoktan yakalanmış, kısılmıştı. Konuşmaya mecalim bile yoktu.
Taehyung hafifçe geri çekildi. Tam beni bıraktığını düşünmüştüm ki, hızla geri döndü yerine. Kalçalarımın arasında sağa sola hareket ettiğinde duvara dayadım elimi. Onun sertliği gitgide artıyordu.
"Neden bırakmamı istiyorsun?" dedi hafif bir alayla. Her kelimesinden kendine güven ve ego akıyordu. Her şeyinden emindi. Söylediği cümlelerden, yaptığı hareketlerden... Her şekilde havalı olduğunun farkındaydı.
"Ben arkandayken zevk aldığını mı fark ediyorsun?"
Titrek bir nefes verip düşündüm. Onu arkamda hissettikçe nefesimi düzenleyemiyordum. Ondan şu an kurtulmazsam, o tuhaf şeyler yapmaya devam edebilirdi.
Aklıma gelen şeyi hiç düşünmedim. Sonucunda ne olacağını tartmadan Taehyung'un bana bıraktığı minicik yerde döndüm. Yüzüm onun yüzünün hemen önünde belirdiğinde daha kötü hissetmiştim. Onun hafif gülümseyen suratı ve çıkan elmacık kemikleri benim yüzümü görünce daha da belirginleşmişti.
O dudaklarıma bakarken yaklaştıkça yaklaştı. Dudaklarımın hemen önünde durduğunda duvarla bütünleşmiştim. O kadar dibimdeydi ki, bir şey söylersem dudaklarımın onun dudaklarına değmesinden korkuyordum.
"Benimle öpüşmek için mi döndün?" derken sesi alay doluydu. Nefesime karışan nane nefesi, başımı döndürdü.
"H-hayır. Sadece çekil." diyebildiğimde Taehyung sırıttı. Benim ona söylediğim her şey onun hoşuna gidiyordu. Özellikle de kekelemem... Buna bayılıyor olmalıydı. Daha güçlü durmam gerektiğini biliyordum fakat burnumun dibinde olan Taehyung bana hiç yardımcı olmuyordu.
Taehyung bu sefer vücudunu bana bastırdı. Kasıklarımda onun kasıklarını ikinci kez hissediyordum. Bunu saymam bile yeterince tuhafken, bu da oldukça tuhaftı.
"Şimdi ne yapmalıyız, ha?" dedi Taehyung, işaret parmağıyla yüzümü okşarken.
Ellerimi onun göğsüne koydum. Onu tüm gücümle ittiğimde sonunda vücutlarımız ayrılmıştı. Aramızda bir boşluk oluşurken sonunda nefes alabilmiştim. Sabahtan beri yapıştığım duvardan ayrıldım. Fakat bacaklarım az da olsa hala titriyordu.
"Antrenman yapamaya ne dersin, ha?" diyebildiğimde Taehyung yavaşça alt dudağını yalayıp sırıttı.
"Güzel." dedikten sonra elini beline koydu. Sonra geri geri yürüyüp alanımı açtı. Bu arada ben kendimi toparlamakla meşguldüm.
"Sopayı aldığın zaman dinlenmeye gidebilirsin." dedikten sonra sopayı kavradı Taehyung. Sopayı bana doğru doğrulttuğunda bunun bir karşılaşma olacağını anlamam uzun sürmedi. Nefesimi düzene soktuğumda Taehyung hızla bana doğru koştu. Sopayı bana vuracağı anda hızla kaçtım. Taehyung sopayı bana vurmak yerine duvara vurduğunda derin bir nefes verdim. En azından dayak yememiştim.
Taehyung bana döndü. Yavaş yavaş yürüyerek bana doğru geldiğinde dizlerimi kırdım ve sopayı avucumun içine almak için bekledim. Fakat Taehyung sopayı yukarıdan indirmek yerine bacaklarıma vurdu. Bacağımda büyük bir acı hissettiğimde dudağımı ısırdım. Sakin olmalıydım.