"Jungkook, Jimin!"
Neredeyse hıçkıra hıçkıra ağlayacak durumdayım. Bacaklarım titriyordu. Yorulduğumu hissediyordum. Her gün birini kaybetme korkusu sarıyordu tüm vücudumu. Herkesi kurtarmak isteyen güçlü kalbim ve kimseyi kurtaramayan zayıf vücudum... Ben her zaman kalbimde bir acı taşıyordum.
Taehyung'a döndüm bir anlığına. Keşke dönmeseydim dedim içimden. Onun acımasız suratı yok olmuştu. Korkuyla açılmıştı gözleri. Yanan ve yavaş yavaş kül olan evin içinde dostları vardı. Yıllarca onunla yaşayan ve eli ayağı olan dostları...
"İçeri giriyorum!" diye bağırdım onun bu halini görünce. Taehyung ise kafasını iki yana salladı. Bana bir şeyler söyledi fakat umursamadım. Son hız eve doğru koşarken, Taehyung beni tutmak için bir hamle yaptı. Hamlesinden kaçabildiğimde alevlerin arasından geçtim ve girdim eve. Sıcak beni neredeyse eritecekken, duman gözlerimi kör ediyordu.
"Jimin!" diye bağırdım evin içinde gezinirken. Elimin tersiyle ağzımı ve burnumu kapatmıştım.
"Jungkook!"
Ses gelmiyordu. Odalarına doğru ilerlemeye çalıştım fakat merdiven çoktan kül olmuş, üst kat, alt kata düşmüştü. Korkuyla sarsıldı tüm hücrelerim. Tekrar ve tekrar bağırdım adlarını. Boğazıma yavaşça dumanlar doldu ve nefesimi harcamamam gerektiğini bağırdı beynim. Fakat umursamadım. Onlar yaşayacaksa, ben ölmeye razıydım.
"Hyung!"
Jungkook'un sesini duyduğumda neredeyse yere oturup ağlayacak duruma gelmiştim. Sesini duymak bile boşaltmıştı tüm endişemi.
Dumanların arasında bir gölge gördüm sonra. O gölgeye koştuğumda Jungkook ve kucağında öylece yatan Jimin girdi görüş alanıma. İkisinde de yanık izleri vardı. İkisi de simsiyah olmuştu fakat tek farkları vardı. Jimin baygındı.
"Kurtar onu hyung!" diye bağırdı Jungkook ağlayarak. Kendisi için yardım dilenmemişti bile. Kendisi Jimin'den daha çok yanmıştı oysaki. Ellerin titrerken Jimin'i almak için hamle yaptım fakat biri benden önce davrandı. Bir anda yanımda Taehyung'u görünce irkildim fakat o bunu umursamadı. Jimin'i yaralı Jungkook'un kucağından alıp hızla evin çıkışına doğru ilerledi. Yanmayı umursamayıp ateşlerin arasından son hız geçtiğinde Jungkook onları takip ediyordu.
Öksürüklerim yavaşça beni ele geçirmeye başladığında çıkmam gerektiğini anladım. Evden çıkmak için hızlı hareket ettim. Tam kapıya yanaşmıştım ki, kapının önünde dikilen birini gördüm. Dumanlardan kim olduğu seçilmiyordu. Ben yanından çıkmak için hamle yaptığımda beni sertçe içeri itti. Sırt üstü yere düştüğümde alevlerin ortasındaydım. Ateş onu da, beni de yakıyordu ve bu kişinin kim olduğunu bilmiyordum bile.
"Üzgünüm." diye bir ses duydum bir şeylerin yanma seslerinin arasından. Sonra üzerime bir şeyi ittiğini gördüm. Kaçmak için hamle yaptım fakat yandığım için canım yanıyordu. Öksürüp durmam da bana hiç yardımcı olmuyordu. Sürünerek kaçmaya çalıştım fakat her yer yanıyordu. Ben kaçmaya çalıştıkça ateş sarıyordu yavaş yavaş beni. Kafama bir tekme attıktan sonra bir şey düşürdü üstüme. Dolap gibi bir şeyin altında kaldığımda acıyla bağırdım.
Bana bunu yapan kişinin kaçtığına emindim. Beni burada ölüme terk etmesinden de anlaşıldığı üzere, beni Taehyung sanmıştı. Muhtemelen dumanlar yüzünden bizi karıştırmıştı.
Dolabı üzerimden itmeye çalıştım fakat çok fazla duman solumuştum. Çoktan zehirlenmiştim. Taehyung, Jimin ve Jungkook'la ilgilendiğinden beni fark etmeyecekti bile... Ve ben burada verecektim son nefesimi.