Aşk nedir? Peki ya sevgi? Benim şu an Taehyung'u izlerken kalbimde oluşan o minik ateş hangisiydi mesela? Benim kendime bile teslim edebilecek o ateş... O ateşe ne ad vermeliydim?
Taehyung'un yüzüne dokundum parmak uçlarımla. Buraya geldiğimde ilk onun kare gülümsemesi karşılamıştı beni. Onun gözleri, gözlerime 'merhaba' demişti. Onun taş kalbi çarpmıştı benim kalbime. O an buluşmuştu tüm benliğimiz.
Parmak uçlarımı yüzünden çıplak omzuna getirdim. Sert kişiliğinin altında sakladığı o acıları düşündüm. Ben babamın asker olmasına bile üzülürken o, öz annesi tarafından bu hale getirilmişti. Benim ilk onu görmem gibi, o da buraya gelmeden önce en son annesinin gözlerini görmüş, acıyı iliklerine kadar hissetmiş olmalıydı. Buraya gelmişti sonra da. Gelir gelmez sevdiği kızın ölümünü izlemişti.
Taehyung'un göğsüne doğru indim ve yavaşça okşadım orayı. Aklıma Ha Eun gelene kadar onun güzel vücudunda gezdirdim parmaklarımı. Fakat sonra durdum. Parmak uçlarımdaki sinirler bile donarken, yaptığım şey kalbimi acıttı. Taehyung'un büyüsüne kapılmış gitmişken ben, sevgilim olduğunu unutmuştum. Gözlerim pişmanlıkla kapandı. O kız aldatılmayı hak etmemişti.
"Neden durdun?"
Taehyung'un sesiyle bir anda çözündüm. Uyandığını fark etmemiştim bile. Parmağımı onun göğsünden çekmek aklıma bile gelemezken, ona sorar gözlerle baktım. Taehyung ise o her zamanki bakışlarını sunmuştu benim şaşkın gözlerime.
"Neden..." derken göğsünde donmuş parmağımı avucunun içine aldı. Parmağım onun sıcaklığıyla kaplanırken devam etti. "... Durdun?"
Yutkundum. Ona gerçeği söylemem gerekip gerekmediğini düşündüm. Ha Eun'dan bahsedersem bana kızacağını biliyordum. Bu yüzden söylememe kararı aldığımda, Taehyung, bu kararı gözlerimin içinde okumuş gibi kaşları çatıldı. Dudaklarını hafifçe ıslattıktan sonra o eski bakışlarına geri döndü.
"Söyle." dediğinde sesi emredici tarzdaydı. Onun yanında yatarken ve bana böyle bakarken nasıl konuşabileceğimi düşünürken "B-ben..." diyerek kekelemeye başlamıştım bile çoktan.
"Söyle dedim."
Sesi keskindi. Eğer söylemezsem kalbimi delebilecek kadar güçlü çıkıyordu sesi. Gözlerimi onun gözlerinden çekmek istedim fakat yapamadım bir türlü. Hipnotize olmuş gibiydim.
"Benim sevgilim varken, ben..."
Sustum. Gerisini söyleyemediğim için cümlemin sonuna üç nokta koydum ki, Taehyung gerisini tamamlayabilsin...
"Dinle." dedi o derin sesiyle. Sonra yüzümü ellerinin arasına alıp yaklaştı bana biraz daha. "Şu andan itibaren ayrıldın."
Sonra durdu birkaç saniye. Yanaklarımdaki ellerini daha kararlı tutup tekrar araladı dudaklarını.
"Hayır, hayır." derken oldukça ciddi duruyordu. "Bu sikik yere geldiğinde zaten ayrılmıştınız, duydun mu?"
Dudaklarım yukarı doğru kıvrıldı. Hafifçe gülümsediğimde Taehyung'un kaşları daha da çatıldı.
"Neye gülüyorsun?" diye sorup doğruldu yatakta. Üstünü giyinirken kıkırdadım. Ona söylediği şeyin hoşuma gittiğini söylemedim. Sadece gülerek onu izlerken, Taehyung benim kıyafetlerimi de yerden alıp kafama attı onları.
"Sırıtma da giyin." dediğinde kafama giren pijamayı alıp gözlerimi devirdim. Fakat Taehyung benim bu halime hafifçe gülümsedikten sonra anıdna değişti yüz ifadesi.
"Bir de yeni gelenimiz var." diye söylendi kendi kendine. "Sıkılan komaya giriyor, anasını satayım." dedikten sonra çıktı odadan. Onun bu hallerine kafamı eğip güldüm kendi kendime.