"Woo Bin!" diye bağırdım son sesimle. "Gel de biraz yemek ye!"
Woo Bin'in oflamasını duyduğumda kıkırdadım. O eve geleli üç gün olmuştu. Yani, ben öyle saymıştım. Ve bu üç gün boyunca bizimle ilk kez doğru düzgün bir şekilde dün konuşmuştu. Taehyung'tan korkuyordu ve benim dışımda bir tek Jimin'i seviyordu herhalde.
"Jimin hyung bana çikolata vereceğini söyledi!" diye çığırsa da, tekrar yemek yemesi gerektiğini söyledim. Woo Bin çok akıllı bir çocuktu. Bildiği şeyler şaşırmama sebep olsa da, onun dışarıda kalmamasına mutlu olmuştum.
Aklıma Taehyung dolarken yutkundum. Beni öpmesinin ardından pek karşılaşmamıştık. Ben Woo Bin'in korkusunu alt etmeye çalışırken görmemiştim onu. Birkaç kere merdivenlerde karşılaştığımızda ben yine ne yapacağımı şaşırmış kıvranırken o gözlerini devirip geçip gitmişti yanımdan.
"Jin hyung, yemeğim nerde?"
Woo Bin'in sesini duyduğumda elimin dudaklarımda olduğunu fark etmiştim. Elimi hızla çektim. Sanki bu minik beni yakalamış gibi panikledim. Ona yemeğini verdiğimde sakinleşmek için yavaşça bir nefes verip oturdum yanına.
"Burayı sevdin mi?" diye sordum sesimi şirin çıkarmaya çalışarak. Woo Bin kafasını sallarken Jimin girdi içeri. Woo Bin'in saçlarını okşarken o da karşımıza oturup birkaç meyve yedi.
"Jimin hyung'u ve seni seviyorum burada sadece. Jungkook hyung, ben Jimin hyung'un kucağındayken bana inmem için hep işaret yapıyor."
Jimin duyduğu şeyle gülerken yere düştü. Düştüğü yerden gülerken her şeyi duymuş Jungkook girdi içeri.
"Niye beni ifşalıyorsun, bücürük?" diye yalanla kızarken, Woo Bin kıkırdadı. O geldiğinden beri burası daha neşeliydi sanki. Ölü gibi gelen ev şimdi daha heyecanlıydı.
"Kaç yaşındasın bakalım sen?" diye sordu Jimin, tekrar sandalyeye otururken. Woo Bin minik parmaklarını açtı. Bütün parmaklarıyla bize on derken şirince konuştu.
"İşte bu kadar yaşındayım!" diye söylendiği sırada Taehyung girdi. Alayla Woo Bin'e baktıktan sonra ona doğru yaklaştı. "Abart." dediğinde Woo Bin'in suratı düştü. Bir elini indirdiğinde beş parmağı kalmıştı yukarıda.
"Annem bu kadar olduğumu söylemişti." diye üzgünce söylendiğinde Taehyung umursamadı. Su içmek için ilerlediğinde Woo Bin sanki arkadaş olmak istiyormuş gibi ayağa kalktı.
"Taehyung hyung ise korkutucu." derken minicik boyuyla Taehyung'a kafa tutuyordu. Taehyung, Woo Bin'e dönüp tek kaşını kaldırdığında Woo Bin daha fazla konuşamadı.
"Önüme çıkma bücür, ezmeyeyim seni."
Woo Bin ağlar gibi ses çıkarıp bana döndü. Gözlerimiz buluştuğunda bana Taehyung'u şikayet eder gibi konuştu.
"Bana dediği şeye bak. Ne kadar korkutucu, değil mi?" diyerek hayıflandı. Kafamı salladım yavaşça. Onu kırmamak için hiç düşünmeden "Çok korkutucu hem de." dediğimde Taehyung bana ölümcül bakışlarını yollarken dudaklarımı birbirine bastırdım. Gözlerimi Taehyung'tan kaçırırken gülmemeye çalıştım.
"Nasıl geldin buraya, hatırlıyor musun?" dedi Jungkook, ortamın havasını dağıtarak. Woo Bin omuzlarını kaldırıp indirdi.
"En son futbol oynuyordum. Ronaldo olacaktım ama düştüm. Sonra da buraya geldim. Annemi babamı ararken amcaların birbirine zarar verdiğini gördüm. Çok korktum ve saklandım bende."
Sonra bana dönüp şirince gözlerini kırptı. "Annemle babam nerede, hyung?"
Ben tam cevap verecekken Taehyung benden önce davrandı.