Hayat acımasızdır. Kalbinizi kırar atar hiç düşünmeden. Size en güzelleri sunar, sonra hemen alır elinizden. Onun özlemini çekersiniz. Ağlasanız da değişmez bu. O özlem büyür kalbinizde. Fakat hayat asla durmaz. Acımasız olmaya devam eder. Sizi yaralayana, sizi parçalayana kadar... Sizi yok edene kadar devam eder. Fakat hayat da, kader de iyi davrandı bana. Ruhumu özel ilan etti, kaderim; tüm güzel hatıralarımı geri verdi hayatım.
"Anne, ben arkadaşımla buluşacağım!"
Taehyung'la o karşılaşmamızın ardından yine yollarımız ayrılmıştı. Bana sarıldıktan sonra dudaklarımı bastırmıştım onun güzel dudaklarına. Fakat Taehyung'a o an dank etmiş olacak ki, hızlıca geri çekilmişti benden. O giderken durduramamıştım bile. Çünkü onu ne kadar özlediğimi fark edip hıçkıra hıçkıra ağlamıştım. Yoldan geçenler benim ne yaptığıma bakarken ben, dizlerimin üstünde hem ağlayıp hem şükrediyordum.
"Hangi arkadaşınla?"
Üstüme bir tişört geçirip kapımın önünde dikilen annemi öptüm yanağından. Taehyung'u göreceğim için heyecanlıydım.
"Tanımazsın." dedim gülümseyerek. Sonra babamın da saçlarını dağıttım. Babam gülerek elime vururken, kıkırdadım.
"Hadi ben çıktım."
Dış kapıya doğru yürürken annemin endişeli sesi doldu kulaklarıma.
"Dikkat et, oğlum. Bak, daha yeni komadan çıktın."
Anneme gülümseyip kolundan tuttum. Endişeyle dolmuş gözlerine minik öpücükler kondurdum.
"Merak etme, dikkat edeceğim."
Annem yavaşça nefesini üflerken babam girdi araya.
"Bırak çocuğu da gezsin arkadaşlarıyla."
Annem hızlıca babama döndü. Ellerini beline koyup kafasını öne sallaya sallaya konuştu.
"Gamsızsın işte!"
Annemle babam küçük çocuk gibi tartışmaya başladıklarında, çaktırmadan çıktım dışarı. Onların şirin atışmaları kapının dışına kadar gelirken kıkırdadım. Sonra dışarı attım kendimi. İnternete girip arama butonuna "Kim Şirketinin başkanının evi." yazdıktan sonra minik bir araştırmaya başladım. Fakat sonra bir son dakika haberi çarptı gözüme.
"Acı kayıp!
Yıllardır ölüm döşeğinde olan Kim Şirketi'nin Başkanı, Kim Hee Chul'u dün akşam kaybettik. Karısı birkaç ay önce hapse giren Bay Kim'e sade bir cenaze töreni yapıldı. Törende iki oğlu da görünmedi."Dudaklarım aralandı, gözlerim doldu. Taehyung bu yüzden seçmek istememişti yaşamayı. Burası, Koma'dan farksızdı. Hatta emindim ki, daha da beterdi. Dünya kötüydü. Taehyung'a düzgün bir hayat vermeyecek kadar kötü...
Bir adres buldum fakat emin olamadım. Yine de denemeye değeceğini düşünüp hiç bilmediğim adresi bulmaya çalıştım. Bir taksiye bindim. Taksici amca da çok biliyor gibi gözükmüyordu.
"Sanırım burası." dedi amca, dışarı bakarken. Denize sıfır, büyük bir eve gelmiştik. Taksiciye parasını ödeyip indim taksiden. Büyük bahçe duvarları karşıladı beni ilk önce. Ben doğru ev olup olmadığını düşünürken, bahçe kapısı açıldı. Jimin girdi ilk görüş alanıma, sonra Jungkook. Bana kaşlarını çatarak bakarlarken, Jungkook hemen tuttu elini Jimin'in. Gülümsedim. Değişmemişti, Jungkook. Jimin'in bana uzattığı suyu içen, Woo Bin'in kucağından inmesi için kaş göz işareti yapan Jungkook'tu. Jimin'i korumak için çırpınan kişiydi hala o. Aynı tanıdığım gibiydi.