(YN : Size bir şarkı bırakıyorum. Medyaya orijinal halini, buraya türkçesini. Kendisi bu kitabın hep bahsedilen şarkısı. Belki merak edip dinlediniz, belki dinlemediniz. Bölümü okumadan önce şarkının türkçesine bakarsanız, daha anlamlı olur. Karşınızda, Lee Seon Ah'ın o iskelede acı verici bir şekilde söylediği o şarkı: Wrapped Up İn Silence...)
***Vücudumu saran kollar beni oldukça sıcaklatırken uyandım. Gözlerimi aralayınca burnumun dibinde Taehyung vardı. Gülümsedim istemsizce. Sabah sabah ilk onu görmek serinletmişti yüreğimi. Artık o kadar da sıcaklamış hissetmiyordum.
Elimi onun yüzüne doğru uzattım. Güzel gözlerine, biçimli burnuna ve kalp şeklindeki dudaklarının çizgisinde gezdirdim parmaklarımı. Taehyung hala mışıl mışıl uyuyordu bu yüzden daha da cesaretliydim. Taehyung'a bakarken kalbimin titrediğini hissettim. Onu sevdiğimi ne zaman anladığımı düşündüm. Taehyung kendisinin özel ruh olduğunu söylemeseydi ve ben onun hakkında endişelenmeye başlamasaydım, onu böyle sevdiğimi anlayabilir miydim? Hoş, biz asla düzgün bir ilişki yaşayamayacaktık burada.
Burası ise normal olmaya başlamıştı. Buranın normali nasıl olmalı hiçbir fikrim yoktu ama sakinleşmişti herkes. Çoğu ruh mavi kapıyı seçerek kurtulmuş, sadece birkaç kişi kırmızı kapıyı seçmişti. Kalan ruhlar ise hep birlikte yaşamayı öğrenmişti. Birbirlerine nasıl öldüklerini anlatıp sohbet edebiliyorlardı. Artık öldürülmemek için yalvaran kimse yoktu. Kalan ruhlar ise göreceklerinden korkup ölümlerini veya yaşamlarını biraz daha uzatmak istemişlerdi. Bende onlara saygı duymuştum.
Düşüncelerimi, bir şeyin devrilme sesini duymamla kestim. Aşağı kattan gelen sesle kaşlarım çatıldı. Birinin eve girmiş olabileceği korkusu sararken bedenimi, Taehyung'u uyandırmadan kalktım yataktan. Yavaş yavaş aşağı kata ilerledim. Kimse görünmeyince mutfağa gittim hemen. Bir bıçak alıp bodrum katına inmek için hamle yaptım. Bir inleme sesi duyduğumda kaşlarım çatıldı. Bodrum katında kesinlikle biri vardı. Bir anda spor odasına daldığımda bıçağı önümde tutuyordum. Fakat gördüklerimle gözlerim kocaman açıldı, bıçağı tutan elim yanıma doğru düştü.
"Hoseok?"
Şaşkınlıkla çıkan sesim yankılandı spor odasında. Hoseok bana yardım dileyen gözlerle bakıyordu. Gözlerimi onda ve etrafta gezdirdim. Parmaklarından itibaren her yerde kan vardı. Bir yara görünmüyordu; muhtemelen iyileşmişti fakat yine de onun acı çektiği ortadaydı.
"Ne oldu sana böyle?" derken ağzındaki bandı açtım. Elleri sandalyenin kollarına bağlanmış ağzı bantlanmıştı. Kaçamasın diye de her yeri iple sıkıca düğümlenmişti.
"Taehyung..." dedi Hoseok korkuyla. Onun çoktan yaşadığını düşünmüştüm göremeyince. Burada olması beni şaşkınlığa uğratmıştı.
"Seni öldürdüğüm için ben yaşayamadan yakaladı beni. Buraya koyup bağladıktan sonra senin canını acıttığım için kolayca ölemeyeceğimi söyledi." dedi korkuyla. "Ben iyileştikçe başka bir parmağımı kopardı."