24.Bölüm "Davetsiz Misafir."

17.4K 611 56
                                    

Yorumlar ellerinizden öper, hayalet gibi sıvışmayınız. Aman ne yapsanız seviyorum sizi, boş versenize.

Pasta yaptım gelin yiyelim. ❤️

❤️

Seher vaktine sevgiliyle kavuşmak Cihan'ın uzun zamandır düşlediği bir andı. Fakat bu şekilde hüzünle sarılmak, sarmalanmak hayalinde değildi. Dilber dudaklı yârinin ahını öyle bir almıştı ki bu ahın dönüp dolaşıp onda can bulacağını ve ayaklarına takılacağını asla kestirememişti.

Bir insan hala ve hala kendinden nefret edebilir miydi? Cihan kendini affetmiş değildi Ceylan'ın da affedemediğini görüyordu ama birbirleri olmadan da yapamıyorlardı. Gittikleri son yol yine birbirlerine çıkıyordu. Şimdi kolları arasında uyuyan melek yaralarıyla beraber onu da kanatmayı başarmıştı.

Ceylan mışıl mışıl uyurken Cihan'ın yaptığı tek şey düşünmekti. Ceylansız bir gelecek yoktu onun nezdinde. Ya Ceylan ya da Ceylan. Ama onun gözyaşlarını kaldıracak yürek de yoktu onda. Belki geçmişi silemezdi ama geçmişten uzak bir hayat kurabilirdi. İstanbul hepsi için koca bir yangın yeriydi. Ateşini Cihan'ın verdiği, Ceylan'ın harladığı.. İkisine de fayda getirmezdi ve bir aile kurmak istiyorsa Ailem dediği insanlardan gidecekti, Ceylan için.

Karısı ev sahipliğinin hakkını vererek göğsüne yayılırken ufak bir tebessümle izledi onu. Sırf bu görüntü için her şeyi yapabilirdi. Eğer Ceylan'ı inandırmazsa sağlıklı bir gelecek kurmaları mümkün değildi çünkü sağlam olan temeli bir kere yıkmıştı. Yeni baştan inşa ederken bir şeylerin eksik olmasını istemiyordu. Özellikle de karısının.

**

Gözleri yaprak gibi salına salına açılırken koca minderin üzerinde tek başına olduğunu fark etti. Bu sefer gözleri tam açıldığında çok uzaktan gelmeyen tıkırtılar ilişti kulağına.

"Cihan," dedi yeni uyandığı belli olan tarazlı sesiyle.

"Ceylan'ım."

Kalbinden gözlerine yansıyan hüzünle başını eğdi. Dün gece geldi aklına, kırıklarıyla Cihan'ı da kırdığı gece. Dizlerinin üzerinde doğrulup kalktığında kocasının mutfaktan masaya bir şeyler taşıdığını gördü. Bu telaşlanmasına sebebiyet verirken koşar adımlarla masanın başında buldu kendini.

"Hayatım keşke beni uyandırsaydın beraber hazırlardık."

Sevgilinin tek bir kelimesi içinde çiçekler açtırmaya yetiyordu işte. Böyle bir ömür geçirebilirdi. Onlarda bu sevgi varken gerisi sadece teferruattı. Elindeki tost tabağıyla mutfaktan hızlı bir çıkış yaptığında amacı karısının inci tenine sokulmaktı. Yanına gelen kocasına döndüğünde kalçası masayla buluşmuş beli de kocası tarafından istila edilmişti. Cihan'ın dudakları ait olduğu yeri bulurken Ceylan'ın boyun çukurunun onun yuvası olduğunu biliyordu. Tüm can suyu, nefesi bu çukurdaydı ve Cihan oraya ölüyordu. İri elleri Ceylan'ın ince belini daha sıkı sararken ikisi arasında yadsınamaz bir gerçek bas bas bağırıyordu. Arzu! Ceylan'a yakın olmak, ufak bir dokunuş bile Cihan'ı kor alevlerde yakıyorsa beraber yanmak kim bilir nasıl olur diye düşünüp duruyordu.

"Seni canıma katacağım, canıma can yapacağım günü iple çekiyorum."

Cihan tarafından arzulanmak onun elinden kevser suyunu içmek kadar kutsaldı Ceylan için. Bu adamın dokunuşlarında sihir vardı, şifa vardı. Dokunduğu her yeri iyileştiriyordu. Üstelik evlilerdi ve Cihan'ın ona dokunmaması için hiçbir sebep yoktu. Bir cevap vermek yerine özlemle çöreklenen yüreği ve narin elleriyle sımsıkı sarıldı kocasının boynuna. Daha yakınında, daha nefesinde olabilmek için.

Aşk'ın Adı: Ceylan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin