4.Bölüm "Doğacak başka gün mü yoktu?"

20.6K 975 125
                                    

Zıpzıp Osman geldi, oy ve yorum yapmayanı furuyorlarmış. Benden söylemesi! 😂😉

🌙

İfadelerini verip eve dönmek üzere yola çıkmışlardı ve yolculuk oldukça sessiz geçiyordu. Ceylan’ın hüznü Cihan’ın yakalarına yapışmış vicdan azabı çektiriyordu. Ona bu kadar yüklenmek istemiyordu fakat elinde olan bir şey değildi. Canı sıkıldıkça hırsını ondan çıkarmak istiyordu. Ve bu ikisinden başka kimseye zarar vermiyordu. Araba evin önünde durduğunda aheste adımlarla indi Ceylan arabadan. Yine aynı yavaş ve bitkin adımlarla kapıya doğru ilerledi fakat Gaye onun içeri girmesine izin vermeden yetişip kolunu tuttu. Ceylan’a karşı içinde bitmek tükenmek bilmeyen bir öfke vardı. Belki ailesine ortak oldu diye, belki de sevgilerine ortak olduğu için. Ve bu nedenlerin hepsi öfkesini açıklamak için yeter de artırdı bile.

Kolunu acımasızca, var gücüyle sıkan kadının öfkeli gözlerine döndü Ceylan. Korkmuyordu, üzülmüyordu da. Çünkü Gaye’nin dudaklarından dökülecekler daha önce duyduklarından farklı olmayacaktı.

“Önce izinsizce ailemize girdin, sonra Cihan’ı kendine mecbur bıraktın. Şimdide kızımı kendine çekiyorsun. Uzak duracaksın ondan. Anladın mı beni? Kızıma yaklaşmayacaksın!” Tek eli yetmemiş diğer elini de gücüne ortak ederek sarsmaya başlamıştı Ceylan’ı. 

Sözler bir kulağından giriyor diğerinden çıkıyordu. Çünkü artık umursamayacak kadar alışmıştı. Doğru olmadığını bilecek kadar tanıyordu kendisini. Fakat sarsıldıkça kırık kalbinin can yakan parçaları etine, kemiğine fütursuzca çarpıp kahrolmasına neden oluyordu. Çünkü Cihan susuyordu. Çünkü Cihan bu görüntü karşısında kılını bile kıpırdatmıyordu. Yeşil harelerini yavaşça Cihan’a çevirdi. Hiçbir şey yapmıyordu. Öylece izliyordu! Ceylan’ın bir eşya parçası kadar değeri yoktu insanların gözünde. Biraz daha kırıldı, her parçasından.

Daha çocuktum! Diyemedi. Ben istemedim buraya gelmeyi! Diyemedi. Kimsesiz olmayı, bu eve gelmeyi o istememişti. Cihan’ı sevmeyi de kendisi seçmemişti. Ne zaman, nasıl oldu diyemeden gözlerini onun üzerinde bulmuş, kalbini onun elleri arasında görmüştü. Sadece bir aile kurmak istemişti, kendi ailesini. Kimsesizliğine inat, bir kimsesi olsun istemişti. Ama her şey tersine gitmiş, gitmeye de devam ediyordu. İlk defa düşündü; bir şeyleri yanlış mı yaptım acaba?

“Abla, onu rahat bırak!”

Duygu, Gaye’nin kolları arasından onu kurtardığında arkasına bile bakmadan içeri girdi Ceylan. Oldukça yorgun hissediyordu ve ruhunu istila eden binlerce soruya karşı direnmekte güçlük çekiyordu. Artık tek başına savaşmak koca bir çileydi. Bunu anladığında kendinden de kaçmak için uykunun kollarına atıldı. 

Ceylan’ın gidişinin ardından Gaye kendi kendine sinir krizi geçirmeye devam ediyordu. Hıyanet bıçak gibi biliyordu çirkin tarafını ve asla ama asla saldırmaktan çekinmiyordu. Bahçede bir sağa bir sola yürürken kızının koca bahçeyi inletecek, tüyleri diken diken eden sert sesini duydu. 

“Ne yaptın anne sen?” Sabır taşı çatlarken saygılı tarafına da büyük hasarlar vermişti. Gözü büyük küçük kimseyi görmüyordu. Kalbine saplanan haksızlığın acısıydı tüm derdi. Ve bunu onların yüzüne vurmaktan çekinmeyecekti.

Gaye’nin büyüyen ve köpüren siniri karşısında Nesrin Hanım en makul olanı seçerek birazdan ortalığı kasıp kavuracak gibi görünen torununa yaklaştı ve sakince koluna dokundu. “Elif, yavrum içeri gir.”

Aşk'ın Adı: Ceylan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin