Delisiniz siz ya, o ne güzel yorumlardı.
Siz pamuk elleri yorum için klavyelere atarken ben biraz yatayım.
Sizi çok sevdiğimi biliyor muydunuz? ❤️
👑
İki dakikada katrana bürünmüş canına yoldaş olan elemle terk etti şirketi. Arabaya nasıl bindiği hakkında bir fikri yoktu veya kullanabildiği. Hatırladığı ve yapmaya devam ettiği tek şey Ceylan'ı defalarca aramak olmuştu. Ama ulaşamıyordu. Tek kelime ve altı hece. Sarf etmesi sadece bir saniye fakat ruhunda bıraktığı keskin acılar onu ömür boyu öldürüyordu sanki. Çünkü eve doğru arşınladığı yol ona bir ömürden fazla geliyordu. Bundan sonra böyle mi olacaktı? Artık Ceylan onun için ulaşılması zor bir kimse miydi? Nasıl olmuştu bu, nasıl kabul etmişti? Aklında binlerce soru ve tek bir cevabı vardı, Ceylan!
Araba acı bir frenle evin önünde durduğunda inip kapıya koştu. Evin açık kapısı yüreğinde de kapatılmayacak koca bir yara açtı. İşte adı Aşk olan kadının onda açtığı ilk ve gerçek yara buydu. Aralık kapıdan girdiğinde kapıda bir valiz gördü. Küçük, minik, içine kalbinin, umutlarının ve korkularının bile sığmayacağı bir valiz. Büyük bir dehşete kapılırken aciz bedenini salona attı. Ailesi ayaktaydı ve babası Ceylan'a sarılıyordu. Çehresindeki hüsran Cihan’ın gözlerine çoktan yapışmış, kisvesi altına kazınmıştı artık. Vedalaşır gibilerdi. Kalbine oturan koca taş hareket etmesini engelliyordu. Boğazında da öyle bir yumru vardı ki nefesi kesiliyordu. Ne oluyordu burada? Anlamamış olmayı diledi ve sonunda karısıyla göz göze geldiğinde...
Karısı mı? Ceylan'ı hala karısı olarak görüyordu. Gerçi boşanalı kaç saat olmuştu ki? Ailesine el sallayıp yavaş adımlarla kendisine yaklaşan Ceylan'ı bekledi yamacına.
Ne diyeceğini bilmiyordu genç kadın. Konuşmak istediği de söylenemezdi çünkü zor tutuyordu kendini. Dokunsalar ağlayacaktı. Boşandıkları haberini odasında almıştı. Cihan gider gitmez valizini toplamış, sonra da o haber gelmişti. Bir saattir kendisini öyle sıkıyordu ki hala ayakta kalabildiğine şükrediyordu. Karşısındaki adam artık kocası, Cihan-ı saadeti değildi. Sadece Cihan'dı. Belki eski bir tanıdık. Uzaklarda özlediği bir adam. Ama eş değildi.
"Dışarı çıkalım mı?" Dediğinde ikiletmeden onu takip etti adam.
Biri kaçıp gitmenin derdindeyken diğeri bir an önce konuşmak ve her şeyi mutlu olacağı neticeye kavuşturmak istiyordu. Adımlarını kapıya yönlendirdi. Ceylan'ın kapıdan valiziyle çıkışını eli kalbinde izledi. Yüreğinden çıkmıştı sanki, o derece azap vericiydi. Kapının önünde karşı karşıya geldiklerinde kendini tutamadı ve valizi işaret etti. O sırada gözü seğirmişti.
"Bu valiz ne?"
Birkaç saniye güç toplamak istedi. Boğazını temizledi konuşmadan önce. Sesinin titremesini istemiyordu. Güçlü olmak zorundaydı. "İkimize de büyük bir haksızlık ettim. Belki geç fark ettim ama gidiyorum şimdi. Artık özgürsün!"
Kadının ağzından dökülen her bir kelimeyi tek tek geçirdi zihninden. Belki bin defa. Haksızlık demişti! Evet yapmıştı. Fakat özgürdü şimdi. Ama o kafese kapatılmış gibi hissediyordu.
"Boşandık," diye sayıkladı. Hala inanamıyordu. Artık Ceylan'la evli değillerdi ve bunu idrak etmesi zaman alacaktı.
Karşısındaki adamın halini iyi bulmadı genç kız. Deliye benzer tavırlar sergiliyordu. "İstediğin oldu," dedi zoraki bir tebessümle.
Haklıydı Ceylan. İstediği olmuştu işte. Sonunda boşanmıştı. Ceylan'ı itmeyi, yakasından düşürmeyi başarmıştı. Ama bu onu mutlu etmiyordu. Böyle kesif bir acı onu nasıl mutlu edebilirdi ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk'ın Adı: Ceylan
Любовные романы11.12.2018 Başlangıç. 08.08.2019 Bitiş. Ayakları kum tanelerine bata çıka ilerliyordu genç kız. Gözlerindeki yaş bitmişti peşinden gelen adam yüzünden. "Seni öptü!" Adamın sessiz haykırışını duymuştu. Artık sessiz kalamayacaktı ama avaz avaz bağıra...