15.Bölüm "Bana kadarsın"

20K 830 52
                                    

Fark ettim ki bölüm girişlerinde hep size yürüyorum, ama ne yapayım seviyorum be. ❤️

Keyifli okumalar ballı lokmalar. 🙈

🎈

Gurur sandığı aslında ümitsizliği, Cihan'a olan güvensizliğiydi. Çok yara almıştı. Evet Cihan'ı zorlamıştı fakat aşağılanmayı, hor görülmeyi, yok sayılmayı hak etmemişti. Her şeyden önce o bir kadındı. Cihan Ceylan'dan kurtulabilmek için bunların hepsini yapmış ve geri dönülemez bir yanlışa imza atmıştı. Hiç biri bilemezdi kaderin onları buraya getireceğini. Ceylan boşandıktan sonra Cihan'ı görmeyi bile ummazken yanındaydı ve seni seviyorum demişti.

Cihan ise Ceylan'dan boşanmak için can atarken şimdi kendini onun yanında, yamacında buluyordu. Böyleydi işte hayat. Olmaz denilen her şey olurdu. Gözlerini daldığı manzaradan çekip ayağa kalktı. Minik evindeki mutfağına ilerledi. Rengarenk döşenmiş evinde huzur buluyordu. İçi açılıyor, kendini buluyordu. Çok isterdi gerçek bir ailesi olsun, onlarla büyüsün, annesine nazlansın, babasının bir tanecik kızı olsun ama o hiçbiri olmamıştı. Bunun yokluğu içinde koca bir boşluk yaratıyordu. Nesrin annesi ve Adem babasının hakkını asla yiyemezdi fakat olmuyordu işte. Bazen orada bile bir fazlalık gibiydi.

Çay suyunun altını kısıp ocağı söndürdü. Menemen hazırdı. Minik masasını da kurduğunda artık kahvaltı yapabilirdi. Fakat önce içinden gelen ve günlerdir aklından çıkmayan o şeyi yapmalıydı. Eline telefonunu alıp camın önüne geçti. Hava yine cıvıl cıvıldı. Kuşlar camının önünde neşeli bir biçimde şakıyordu. Ekranı açıp rehbere girdiğinde eli titreyerek bastı ismin üzerine. Sekiz ay içerisinde dört, belki beş  kere konuşmuşlardı ama konuşmuşlardı işte. Birbirlerinden haberleri vardı. Telefonun açıldığını nefes sesinden anlamıştı. İster istemez gülümsedi. Zaten genelde diyalogları böyle başlardı.

"Ceylan."

"Aras." Gülümsedi telefonun ardındaki adam. Ceylan göremiyordu ama hissedebiliyordu.

"Cihan geldi mi?"

İşte buna daha çok gülümsedi. İstemsiz olmuştu. Bu soru çok anlamlıydı Ceylan için çünkü cevabını ancak alabildiği bir soruydu. Ve ancak anlayabildiği. Aras bunu nereden tahmin etmişti bilmiyordu. Her konuşmalarında Cihan'ın gelip gelmediğini soruyordu ve Ceylan da telefonu kapatana kadar anlamsızca bunu düşünüyordu. Aras, sessizlikten cevabını çok net alıp yüksek sesle güldü.

"Sonunda bulmuş." Şimdi konuşma sırası Ceylan'daydı. Merak ediyordu bunları nasıl tahmin etmişti. Yoksa Cihan mı söylemişti?

"Nereden biliyordun?" Bu soruyla beraber gözünün önüne aylar öncesi geldi adamın. Nasıl anlamazdı ki? Sevenin halinden ancak seven anlardı. Cihan'ın bir bakışında yakalamıştı Ceylan'a olan sevdasını. O gün evine geldiklerinde az daha camını kıracaktı. Sırf Ceylan'la balkonda oturuyorlar diye. Oysa ki fazla yakınlıkta göstermemişlerdi. Ceylan o gün vazgeçerken, Cihan kalbini kaptırmıştı. Belki de daha önce. Ama görmüştü iste Aras.

"Gördüm," dedi sakince.

Ceylan anlasın, hazmetsin istiyordu. Aras için de kolay değildi zaten. Konuştuğu kişi kalbini verdiği kadındı. Hala özlediği... Ama Cihan her şeye rağmen dostuydu  ve onda o aşkı gördüğü an vazgeçmişti. En azından bunun için büyük çaba sarf ediyordu. Şimdi Ceylan'a yakın olması sadece onu değerli bir arkadaşı olarak gördüğündendi. Evet unutması kolay olmayacaktı. Hatta unutamayacaktı belki ama 'sevgili' artık Ceylan değildi. Tek bildiği buydu. Devam ettirdi sözlerini.

"İlk başta anlayamadım. Sana olan duygularımı öğrendiğinde..." Biraz duraksadı. Hala zordu bunu dile getirmek.

"Ne olduysa o günden sonra oldu. Bana bilendi, seni daha çok sakınır hale geldi. Sanırım seni paylaşma fikrini sevmedi. Seni kaybetmekten korktu ama demek ki o da fark edemedi ki sen dediğini yaptın. Boşandınız. Belki biraz daha bekleseydin çekecekti davayı."

Aşk'ın Adı: Ceylan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin