Bölüm 42| Güç Çemberi

358 63 35
                                    

Merhabalar. Nasılsınız sevgili okurlar?

Multimedya da Uzay Dinçer var. Arkadaşlar bilmem fark ettiniz mi ama biz Uzay konusunda çok çelişkiler yaşadık kafamızda öyle bir Uzay varki eminim hepimizin bulamıyoruz muhtesemligi ama bütün o arayışlarımız bu çocuk içinmiş yani kalbime indi görünce anlatamam.

Güzel gidiyor kitap bu bölüm önemli bir bölüm oldu. Beğenirsiniz kesinlikle.

Vote ve yorum aynı zamanda önerme süper olur. İyi okumalar.

»Ben değil karanlık anılarımın başrolü ağlıyor. Umut ağlıyor, doğduğu ilk günden beri.«

*

Başarı.

Bu kelime kolay okunuyordu, dile kolay geliyordu, elde ettiğinizde dünyanın en güzel şeyi oluveriyordu belki ama asla kolay kazanılmıyordu. Emek istiyordu, alın teri biraz da gözyaşı. Fedakarlık istiyordu sizden belki biraz zaman, bolca çaba.

Aslında başarmak, sizden bir parça alıp daha büyüğünü vermekti.

Heves, çok dayak yemişti iyi dövüşebilmek için ama sonunda başarı elde etmişti. Hayır yenilmez değildi ama başarılıydı. Başarı ondan bir kolunu almıştı. Hapishanede girdiği kavgada unufak olana kadar ezmişti kolunu dövüştüğü çocuk. Sonra kolu iyileşince artık daha dikkatli yumruklar atmaya başlamıştı nereye nasıl vurduğuna bakıyordu hamlelerini iki kez düşünmek zorundaydı çünkü korkuyordu Heves. Kolunu bir kez daha kaybetmekten korkuyordu ama fark etmişti ki hareketleri gelişmişti. Uzattığı yumruğun arkasından bakıyordu ki gelecek darbeyi sezsin.

"Kolay olamayacak kızlar," Kavga çıktığında kendi okullarında Armağangile karşı hükmen mağlup oldukları o maç için rövanşa gelmişlerdi. Heves maçta oynayamıyordu çünkü birinin sorumluluk alması gerektiği için tüm sorumluluğu kabullenmişti. Bu maç ve kalırlarsaki bundan umudu gerçekten yoktu- önlerindeki maç Heves tamamen oyun dışıydı. Şimdi ise ellerinde kocaman bir üç, sıfır vardı. Rakip iyidi, Armağan vardı ve kızlarla iki haftadır ilgilenmiyordu. "Zor olacak ama," Takımın kızları kendisine bakarken kafasını çağresizlikle yere eğdi. "Çok isterdim be. Şu kupayı almayı çok isterdim."

"Halen yenilmedik kaptan," Ayşe kendisine güven verir gibi gülümsedi. "Tamam vasattık ama sen çalıştırdın bizi ve...Selim hoca. Sağolsun ilgilendi bizle." Onu uzun zamandır görmemişti. O adam yürüyen gizem gibi bir şeydi. Garipti hayatlarındaydı ama ne kadar etkiliydi bilmiyordu Heves. "Ay evet ya sanırım ona sevdalıyım." Defne'nin gözleri parıl parıl parlarken birden yüzünü buruşturdu. "Ama aşık olduğu biri varmış."

"Bu bizi ilgilendirmez!" dedi sertçe aklı geçmişe giderken. Sanırsa o kadını tanıyordu, Güven'in üvey ablası. "Yerinize geçin ben tribünde olacağım yakındayım zaten kulağınız bende ha." Tüm takım onu onaylayınca demirlerden kendini çekmiş ve koltuklara çıkmıştı. O sırada sağ tarafa gözleri takılı kaldı. Rakip tribün hınca hınç doluyken Akanay kolejinden sadece kendisi vardı. Kızların hayal kırıklıklarını daha ilk girdiklerinde görmüştü. Maça sadece öylesine çıkıyorlardı sonuç belliydi eleneceklerdi. Dört farkla skor üstünlüğü sağlamaları kızların Heves yokken imkansızdı.

"Teskin." Pars. Rakibin tâ kendisiydi. Artık tam olarak öyleydi Heves onun iyi niyetinden şüphe etmeye başlamıştı. "Tekim." Umursamazca omuz silktiği sırada genç adam yanına oturmuş ve rakip tribündeki Armağanı işaret etmişti. "Senin olmadığını duyunca takımdan ayrılmış. Garip biri zaten, derdini asla çözemedik."

"Derdi benim." Pars kaşlarını kaldırarak kendisine dönünce ona bakmadı. Kızlar kaleci Birsen'e şut çekiyorlardı. Heves ise bir daha yanındaki adamla konuşmadı yine de o gitmedi. Yan tribün inceden ufaktan çosarken hakem gelmiş ve herkes yerini almıştı. Heyecanla soluklandı, biraz olsun ihtimal varsa ona tutunuyordu.

Umut Avcıları| SINIRSIZLAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin