Merhabalar.
Multimedya da çukur da çalan bir müzik var. Zaten müzikleri mütişte özellikle rap kısımları çok uyuyor bize diye koydum.
Multi kişisi Egemen Özarslan.
Bölüm adımız dostoyevskinin o meşhur romanından. Cümlemiz Uzaydan.
*
»Savaş ve Barış. Oku, belki ne istediğine karar vermene yardımcı olur savaş mı barış mı?«
~
Kısa süre de tüm her yerde sadece o konuşulur olmuştu. Birçok nedeni vardı çünkü. O herşeyden önce bir Akanaydı. Okul'un sahibinin tekrar dönen garip torunu. Her yerinden egoyla karışık büyük bir popülerite fışkıran olay insan Temmuz Akanay'ın düşman kuzeniydi. Aralarında ki rekabet gittikleri yere kendirinden önce ulaşıyordu.
Okul da attığı adım bile taklit edilen Güven Arıkan'ın en yakın arkadaşıydı birde. O varsa herkes bir şekilde hayran kalıyordu yanındaki kim olursa olsun. Daha ilk günün de tek hareketle bir kızın yüzünü kan içinde bırakan asabi bir karakterdi.
Son olaraksa... Ne yapacağı belli olmayan potansiyel bir suçluydu. Korkulan ve garip ifadesiyle azılı bir suçlu. Heves'i abartıyorlardı. Onu olduğundan çok daha karanlık görüyordu herkes. Sanki kendileri çok temiz gibi sabahtan akşama kadar herkesin konuştuğu tek şey Heves'in kan bulaşmış elleriydi.
Heves'in elleri kandı, onların ki ise katran.
Okula girince kendini en üst kattaki dev kütüphane de buluvermişti. Kesinlikle niyeti kitap okumak değildi. Sadece yatıp uyuyabileceği sessiz bir yer aramıştı ve işte akşam olumuş, okulun garip zili çalıyordu. Muhtemelen Güven arabasına yaslanmış onu bekliyordu. "Beklesin biraz daha." Kendi kendine omuz silkti ve yan yana dizdiği koltuklarda biraz daha yayıldı. Kırmızı perdelerle kaplanmış pencerelerden içeri azda olsun kış güneşi düşüyordu. "Aslında sadece seni bekleyen bay özgüven değil." Heves tek gözünü açarak kendisine bakan genç adama alaylı bir sırıtış gönderdi. Başının altında birleştirdiği elleri ve yüzünde ki sırıtışla sinir bozucu göründüğüne emindi. Sinir bozucu olmayı severdi. "Bay özgüven demek? Bunu Güven biliyor mu?" Gerçekten düşmanlar birbirine lakap takıyormuş diye düşündü. "Bilse ne olur, bay ben herşeyi bilirim. Gerçi sözde öyle." Uzay sanki birşeyler hatırlar gibi alnını kırıştırdı. "Güzel sevdim bunu," diye mırıldandı "Ayrıca Güveni tanıyor gibi konuştun?" Ondan bişey kaçmazdı. Tek kaşını kaldırarak genç adamı süzerken sorusuna omuz silkmekle yetinmişti. Heves onun garip biri olduğunu kavga ettikleri gece anlamıştı zaten. O gece tek temennisi bir daha karşılaşmamaktı ama bu kaderin cilvesinden başka bişey değildi.
"Yine pineklemek için karanlık bir yer bulmuşsun yarasa." Onun lakabıyla dalga geçmek kısa süre de en büyük zevki olmuştu. "Rahatımı sen bozana kadar güzeldi." Uzay kaşlarını çatarak onu izlemeyi sürdürdü. "Bütün okul dışarıda seni bir kez daha görmeyi bekliyor."
"O zaman onlara istediklerini verelim." Ellerini başının altından çekti ve toplandı genç kız. İlerleyip kırmızı perdelerden birini hafifçe araladı, geniş bahçeyi gözlerini kısarak süzdü. "Beni fazla sevmiş gibi görünüyorlar," dediğine yüzünü buruşturdu. "Sevilmeyi sevmem."
"Onlara daha ilk gününde fazlaca malzeme verdin. Bu sevgiyse seviliyorsun tabi." Arkasında ki genç adam soğukça güldü. Gerçi ikisi yan yanayken herşey buz tutuyordu. Ağızdan çıkan laftan, yüzlerinde ki tebessüme kadar. "Her neyse," Klasik cümlesini belki bininci defa kurdu Heves. Genç adama dönüp ifadesiz suratını kendine kalkan olarak kullandı. "Gidip katılmam gereken bir show var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umut Avcıları| SINIRSIZLAR
Diversos° "Bir gün eğer ölürsem," Kalbinin huzurla dolduğunu hissetti Uzay. Aslında kolay olan şey ölümdü. Zor olan şey ise sevgiydi. Bu yüzden sevgi için ölmeye hazırdı. "Bu senin elinden olacak." "Bir gün eğer yaşarsam," dedi Heves yüzünü yüzüne yaklaştır...