Multimedya Temmuz Akanay.
Merhabalar. Düzenli olarak bölüm yayınlamaya çalışacağım. İyi okumalar.
*
»Sonra git gide değişmeye başladım biliyor musun? Kötü biri olmaya başladım. Heves gidince benliğimde gitmişti.«
~
Sabah olduğunda Heves tam bir bomba gibiydi.
Aklında ne takımlar için seçmeler kalmıştı ne de Ahenkle ilgili diğer planları. Bugün Ebrar'ın yanında olmayışı sinirlerini geriyordu. Ona ihtiyacı olduğunu hissediyordu. Arkadaşlarına ihtiyacı vardı. Peki ya onlara tekrardan bağlanmak olası gitmelere karşı doğru muydu? Kendisinden, arkadaşlarından korkuyordu. Kendilerini aile olarak görürlerse tıpkı Ebrar giderken ki olduğu gibi boşluğamı düşerlerdi?
"Uyandın mı?" Kapıyı hafifçe aralayıp kafasını uzatan genç adama soğuk bir bakış attı. Düşünceleri davranışlarını kolayca değiştirebiliyordu. "Evet."
"Gergin olma," Güven kapıyı kapattı ve yanına yaklaştı. "Bugünü alnımızın akıyla tamamlıycaz. Ebrarı da o kadınla bırakmayız asla. Kimse istemediği bir hayatı yaşayamaz." Sesindeki muhteşem tını ve adının hakkını vererek genç kıza direk geçirdiği güvenle, hak etmesede en yakın dostuydu o. Güven Arıkan iyiki var diyebileceğiniz bir insandı. Yine de Heves bunu dile getirmeyip kafa sallamakla yetindi.
Odada yalnız kaldığında dolaba ilerleyip kısa ama bol basket kırmızı şortunu giydi. Üstüne de v yaka beyaz bir tişört geçirip uzun beyaz çoraplarını dizlerine kadar çekti. Tam sporcu olmuştu. Kendi giyim tarzını, vücudunu, güzel yüzünü siyah saç ve gözlerini seviyordu. Sanki Heves Akanay ismi başka bir bedene yakışmayacak gibiydi. Dünya da ondan, onun karakterinden başka kimse de yoktu. Buna tezat kendisinde tek sevdiğiydi dış görünüşüydü. Zaten bununda bir önemi yoktu Heves'e göre. Bir insanı tanımak için bakacağı en son şeydi dış görünüş. Ona göre asıl insan benliğiyle var olurdu. Dış görünüş değişirdi, benlik asla.
Mesela fazla soğuktu. İnsanlara karşı ön yargılı, her zaman mesafeli yeri geldiğinde çok acımasız. Kendini değiştiremezdi insan. Heveste neyse oydu.
"Heves! Saat geldi." Efehan aşşağıdan ona seslenince üşümemeyi umarak üzerine siyah bir swit geçirdi. Siyah spor ayakkabılarını da giyince spor çantasına su, cüzdan ve telefonunu atıp arabanın anahtarlarını eline aldı. Kahvaltı etmeyeceklerdi. Geri de kalan bir günde kahvaltıyı Ebrar hazırlamıştı ve o yoktu. Aklına dün gece gelince yumruklarını sıktı. Gitmesine izin vermemeliydi.
"A-anne?" Genç kız şaşkınlık dolu yüz ifadesiyle yanında durunca Heves sakin olması gerektiğini hatırlattı kendine. "Ebrar sen içeride dur. Ben konuşurum Annenl-"
"Hayır!" Sinirlense de bişey demedi. Diyemedi.
"Seni almaya geldim prenses," Annesi kocaman bir kahkaha attı. "Şatondan ayıracağım seni ama ait olduğun yere dönme vakti. Yoksa..."
"Yoksa ne?" diye tısladı arkadaşının hızla çöken yüz ifadesine yandan bakarken "At arabası balbağına mı dönüşür? Onun yeri bizim yanımız. Defol hadi!" Ebrar'ın annesini az çok tanıyordu. Daha küçücükken onu yetimhaneye bırakıp, istediğinde veya işi düştügünde aldığını da. O kadın kızını hak etmiyordu. "O zaman başka çarem kalmadı. Kaçtı polisin numarası?"
"155," Arkadan gelen Güven sahiplenicesine genç kızı kolunun altına çekti. "Ara. Ara da gör noluyor!" Kadın onların bu tavrı karşısında afallerken ince kazığının kollarını daha da çok sündürerek soğuk hava da biraz olsun ısınmaya çalıştı. "İyi o zaman!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umut Avcıları| SINIRSIZLAR
De Todo° "Bir gün eğer ölürsem," Kalbinin huzurla dolduğunu hissetti Uzay. Aslında kolay olan şey ölümdü. Zor olan şey ise sevgiydi. Bu yüzden sevgi için ölmeye hazırdı. "Bu senin elinden olacak." "Bir gün eğer yaşarsam," dedi Heves yüzünü yüzüne yaklaştır...