hepiniz mi mavi düş peşindesiniz?
Sen?
Evet, sen de mi?
***
"Karan!"
Yanımda hareketlenme hissettiğim anda esneyerek ona bakmıştım. Neden kalmıştı ki? Karan gece lambasını yaktığında dirseklerimden destek alarak nereye gittiğini anlamaya çalışıyordum. Karan olabildiğinde kısık sesle sen uyumaya devam et, dediğinde uzanıp yanağıma küçük bir öpücük kondurdu.
"Ne oldu? Nereye gidiyorsun?"
Neden gecenin bir yarısı uyanmamıştı. Yoksa onu uyutmamış mıydım? Eğer öyleyse buna çok üzülürdüm. "İşe gitmem gerekiyor, sen uyumana devam et ben giderken kapıyı çekerim." İşe mi? Sahiden bu saate mi gidecekti?
"Karan bu saatte mi gideceksin? Gün aymadan birkaç saatlik uykuyla çalışamazsın." Bu şekilde işe gitmesine gönlüm razı gelmezdi. "Tatlım, unuttuğun bir var ben askerim, benim bünyem alışık. Sen beni dert eğlemek yerine uyumaya devam et, biraz daha konuşursan uykun tamamen gidecek." Hava bu gibiydi. Aynı şekilde delicesine uykum olmasa bu şekilde gitsin istemiyordum.
"Olmaz Karan, bu şekilde işe gitmene izin veremem. Sen hazır olana kadar bende sana kahvaltı hazırlanacağım. Aç gitmene izin vermiyorum." Yatakta doğrulduğumda Karan kollarımdan tutarak buna gerek yok demişti. "Bu konuda tartışma istemiyorum. Zaten çoktan uyandım. Hadi sen giyin bende sen gelene kadar bir şeyler hazırlarım."
Gerçekten de uykum kaçmıştı. Zaten kollarının arasında birkaç saat uyuyup kalmam bile bana yetip de artmıştı bile "Peki, öyle olsun ama sırf uyandığın için buna izin veriyorum. Aksi takdirde bir daha uykunu bölmene hiç gerek yok."
"Merak etme sen gittiğinde öğlene kadar uyur dinlenirim. Hadi sen gidip hazırlan giderken de anahtarı al ki kapıyı çalma gereği duymazsın." Henüz hava aydınlanmamış olsa da sabahın bu saatlerinde apartmanda sesler yankılanabilirdi. Yataktan çıktığımda biraz üşüme alsa da hareketlenince geçmişti. Karan hala bana bakarken yeniden kollarının arasına girmek istesem de işe gitmesi gerekiyordu. Benim yüzümden işinden izin aldığını düşünecek olursak onu daha fazla işinden alıkoymaya hakkım yoktu.
"Hadi Karan, ben iyiyim merak etme. Hem bak uykum bile açıldı." Bunu söylerken esnememek için kendimi zor tutuyordum. Karan sonunda ikna olmuş gibi doğruca yanıma gelerek ellerimden tutup dudaklarıma uzandı. Tatlı öpüşü karşısında kayıtsız kalamayarak ellerini bırakıp ellerimi boynuna götürerek ayakucumda yükselmiştim. Benden ayrıldığındaysa günaydın, demişti.
"Günaydın sevgilim."
Karan'ın vücudu ellerimin altında kasılırken iyi ki içerisi çok aydınlık değildi diye düşünmekten kendimi alıkoyamamıştım. Çünkü henüz yüzündeki boşluk ifadesini görmeye hazır değildim. Ona göre sevgili olmak için çok ergendi ama birlikte uyumuş her fırsatta da öpüşmüştük. Bu bizim sevgili olduğumu göstermez miydi? Karan boynundaki ellerimi avuç içlerine alarak aşağıya indirdi.
"Ben birazdan gelirim. Sende kendini çok yorma. Sabahları çok iştahlı olmam."
Ona başımı sallarken odadan ayrılmıştı. Arkasından kısa bir an baktıktan sonra hızla üzerime sabahlığımı alarak mutfağa geçtim. Işıkları yakıp kahvaltı için bir şeyler hazırlarken hiç durmamıştım. O ne derse desin sabah kahvaltısı önemliydi. Çayın demlenmesine yakın kapıdan ses geldiğinde onun geldiğini anlayarak işime devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARAN BEY ~ Günışığım
ChickLitBir yabancıya aşık olup biz olmak o kadar zor mu? #Irmak Düzenin birazcık değiştirilmeye yeltenildiğini sezince harekete geçerim. #KaranAlakurt Kitap şarkısı: Mert Fırat - Aç kapıyı gir içeri