Bir rüya gibi
rüya gibi ama gerçek
Yapamam.
Yapamazdım. Anneme olumsuz anlamda başımı sallarken kızlar bir kez daha neyi yapamayacağımı sormuştu. Kararsızlıkla kahveye baktıktan sonra gözümün önüne babam geldi. Şimdi vazgeçecek olursam kıyametleri koparırdı. Sonra aklıma Karan ve arkadaşlarını düşünce asıl bunu yapamayacağımı anladım. Karan'ı arkadaşlarına karşı küçük düşürmezdim. Bana yaptığı onca şeyden sonra bunu asla yapamazdım.
"Kahve... Kahveye çok acı koydum. Karan'a bir şey olsun istemiyorum."
Annem deli kız, derken kızlarla gülüşerek daha çok kızarmama neden olmuşlardı. Annem kahvelerin soğuduğunu söylerken Sümeyye misafirlerin kahvelerini diğer kızlar da ikramlıkları almışlardı. En son ben elimde Karan'ın kahvesiyle salona girerken içlerinden birinin telefonuyla bizi video aldığını gördüm. Başımı çevirdiğimde benim arkadaşımda elinde telefon fotoğraflar çekiyordu. Bunun klasik bir söze dönüşmesi heyecanımı arttırsa da yüzümde tebessüm Karan'a kahvesini uzattım.
"Eline sağlık."
Karan'ın mavi gözlerinde kaybolurken yalnızca başımı sallayarak geriye çekilmiştim. Ona ne zaman baksam bu dünya da yalnızca ikimiz kalıyorduk. Geriye çekilip ayakta bekleyen kızların yanına geçtiğimde ben dâhil herkes Karan'a gözlerini dikti. Karan kesin bu ne saçmalık diyecekti, tabi herkesin içinde değil ama daha sonra hesabını soracaktı. Karan kahvesinden yudum aldığında yüzünde mimik oynamaksızın kahvesini içerek bana gülümsedi. O an şokla ona baka kalmıştım çünkü kahveden çok içtiği şeyde toz biber vardı. Gerçekten ben neden böyle bir gereksinime gerek duymuştum.
Birisi gelelim sebebi ziyaretimize derken ilk defa konuşan adama baktım. Bu adam yaşça büyük biriydi ve ben ilk defa görmüştüm. Karan ve arkadaşları geldiğinde Karan hariç hiçbirinin yüzüne bakmadığımdan onu fark edememiş olmalıydım. Kim olduğunu bilmeksizin beni istemesini sessizlikle dinledim.
İsteme mi? Annem ve kızlar Karan'ın kahvesine bir şeyler koy dediğinde çok önemsemeyerek koymuştum ama şu anda istenme gerçekleşiyordu. Oysa babama yalnızca yüzük takılacak demiştim. Bunda ki amaç herkese sözü duyurup babamlar bir şeyler inandırmaktı. Beni ateş basarken babam bana hitaben kızım, demişti. O an dünyaya ani bir iniş yapar gibi çakıldığımı hissediyorum. Kızlar dürtükleyerek evet, de diyerek fısıldadığında iki defa evet demiştim.
Babam o halde yüzükleri getirin diyerek ayaklandığında herkes onu takip ederek ayaklanmıştı ama benim tek yaptığım şey kaşlarımı çatmak olmuştu. O an panikle yüzüğün parmağımda olduğunu hatırlayarak çıkaracaktım ki Karan cebinden bir kutu çıkardı. Sümeyye de yanımdan geçip söz tepsisi, deldi, demişti ki kendimi iteklenerek salonun ortasında buldum.
"Kızım bu kadar heyecanlanmana gerek yok, seni hemen vermeyeceğim. En azından bir süre daha..."
Babam bana baktığında neredeyse ağlayacaktım. Onları kandırmayı düşünmek farklı kandırmak bambaşka bir şeydi. Karan dibime geldiğinde yüzüklere baktım. Demek Karan bugün bu yüzden mi ortadan kaybolmuştu. Bize yüzük almak için mi? Ama buna ne gerek vardı. Bu söz yüzüklerini ben istememiştim. Bir hiç olacak yüzüklere ne gerek vardı.
"Enişte yüzük kesmiyor, ne yapsak acaba?"
Sümeyye makası işaret ederken herkes gülmüştü ama ben bir şey kaçırmış gibi onlara baktım. Karan cebinden çıkarıp para verdiğinde Sümeyye parayı kızlara sallayarak ortaya bir şeyler söyledi ama benim beynim uyuşuyordu. Bu gerçekten çok değişik bir şeydi. Sanki gerçekten sözleniyormuşum gibi hissediyordum. Karan makası alan adama komutanım dediği andaysa benden ipler koptu. Bu adam onun komutanı mıydı? Hepsinden silah görmek başka bir şeydi, içinden birinin rütbeli olduğunu bilmek başkaydı. Heyecanım artarken yüzüğü parmağıma geçirmişti. İkimizin yüzüğüne baktığımda gözlerim doldu. Şu an her şeyin gerçek olmasını o kadar çok isterdim ki...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARAN BEY ~ Günışığım
Chick-LitBir yabancıya aşık olup biz olmak o kadar zor mu? #Irmak Düzenin birazcık değiştirilmeye yeltenildiğini sezince harekete geçerim. #KaranAlakurt Kitap şarkısı: Mert Fırat - Aç kapıyı gir içeri