Ömür gibi

17.5K 986 822
                                    

"Hey, hey. Dur orada!"

Tanıdık gelen sesle birlikte arkamı döndüğümde Sümeyye bana doğru koşar adımlarla yürüyordu. Bir an beni hiç duymayacaksın sandım, diyerek yanıma geldiğinde gülümseyerek "Biraz dalmışım kusuruma bakma." demiştim. Yanımda durduğunda çantasını düzeltip nereye dediğinde kollarımı göğsümde birleştirerek hastane, demiştim.

"Dün Karan yüzünden pek fazla yanında kalamadım. Bugünde her nedense içimde bir sıkıntı var. Bir an önce gidip nasıl olduğunu görmek istiyorum."

"Tamam, bende yanında geliyordum. Yolda önce Karan ile son durumlar nedir onu anlatıyorsun daha sonra da Hüseyin hakkındaki kötü varsayımlarının nedenini tatlım." Koluma girdiğinde ona yorulma demek istesem de bencillik yaparak sessiz kaldım. Çünkü her nedense o konu açıldığında tedirgin olmakla kalmıyor yolda yürürken bile korkuyordum.

Ona çok fazla kişisel meselelere girmeden olup biteni anlattım. Bana yol boyunca akıl verirken hastane girişinde yine o bakışları hissettim. Sürekli şekilde izleniyor olma hissi beni tedirgin ediyordu. "İçeriye girmeli miyim sence?"

Tüm olan bitine bildiği için gel, demiştim. Ondan gizli saklı hiçbir şeyim yoktu. Odaya girdiğimizde Hüseyin'i uyanık vaziyette bulduğumuzdaki yüzündeki ifade hiç hoşuma gitti. Arkama baktığında bende bakmıştım. "Irmak başka gelen var mı?" Hayır, diyerek kapıyı kapattığımda "Peki, yalnız konuşabilir miyiz," diye sordu. Neler olduğunu anlamazken arkadaşıma baktım.

"Ben dışarıda beklerim Irmak sıkıntı değil." O yabancı değil falan demek istesem de sesimi çıkarmadan peki demiş sonra da eklemiştim. "Kapı da dur olur mu? Birileri gelecek olursa kapıyı çal mutlaka." demiştim. Kapı kapandığında ben hala kapıya bakarken Hüseyin hatırlamıyorum, dedi.

"Hatırlamıyorum Irmak."

"Hüseyin hatırlamadığını biliyorum. Lütfen doktorun tavsiyesine..."

"Seni hatırlamıyorum. Ben her şeyi hatırlıyorum ama seni hatırlamıyorum. Sen benim nişanlım falan olmazsın. Kaza anına yani vurulma anına kadar her şeyi hatırlarken yalnızca seni hatırlamıyorum."

Hatırlamıyordu. Yani geçmişini hatırlamış ve oralarda bir yerlerde ben olmadığımı anlamıştı. Şaşkınlıkla yanına yaklaşarak yatağa oturdum. Hala bitkin ve solgun görünse de yüzüne kan gelmiş daha canlı görünüyordu. "Sen emin misin? Yani o vurulma gününe kadar her şeyi hatırlıyor musun?"

"Evet... Bilmiyorum sana söylemeli miyim ama iş çıkışına yakın kaçırıldım. Elimdeki son kargoyu teslim etmek için giderken kaçırıldım. Kaçırılma sonrasında hiçbir şey hatırlamıyorum. Hastane de gözümü açana kadar ne olduysa bilmiyorum."

Sözleriyle gözlerim dolarken yutkundum. Geçmişini hatırlaması çok güzel bir haberdi. Anılar içimi yakarken yutkundum.  "Ben... Ben ne diyeceğimi bilmiyorum." Ona ne diyebilirdim ki seni bırakıp kaçtık mı?

"Bana yalnızca neden nişanlım rolü oynadığını söyle Irmak, enden böyle bir gereksinim duydun?"

"Sen öyle sandığın için oyunu sürdürmek istedim. Yeni gözlerini açmıştın ve ben senin daha kötü olmanı istemedim." Bana dikkatli şekilde bakarken emin olmaya çalışır gibi bir hali vardı. Elimle yüzümü silerek"Kimseye söylemedin değil mi? Bunları benden önce kimseye anlatmadın." diye sordum. Başını olumsuz anlamda sallarken devam etti.

"Bana neden yalan söylediğini anlamazken sözümü tutarak ilk sana söyledim. Kimse hiçbir şey söylemedim. Bugün biraz doktor zorlar gibi olsa da yorgun olduğumu söyleyerek sözlerini geçiştirdim."

"Bu konuda seni çok zorla mı?"

"Neler oluyor Irmak, bir yerlerde bir sorun var ve ben çözümleyemiyorum. Neden kendimi birilerinden sakınmak zorundayım. Neden sen nişanlı rolüne girdin. Hemşireye nişanlı olduğumuzu söylerken aklın neredeydi? Benim geçmişimi hatırlama olasılığımın çok az olduğunu doktor sana söylemedi mi?"

KARAN BEY ~ GünışığımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin