Mavi kız

16.5K 1K 869
                                    

6 YIL ÖNCE

KARAN KOMUTAN


"Mavi Komutan, sen buralara uğrar mıydın?"

Yakınmasına o kadar hak veriyordum ki ben bile bazen kendimi unutup gidiyordum. Cevap vermek yerine dostça sarılarak kucaklaşmıştık. Osman Abi elini omzuma koyduğunda hayırdır, demişti. Hayırlık bir durumuz varmış gibi.

"Anlatacağım abi ondan önce sert bir kahveni alırım."

"Oğlum duydun abini koş kahve getir." Başımı sallarken beni buyur etmiş çırağı da hemen yanımızda biterek nasıl olması gerektiğini sormuştu. "Sert olsun koçum, olabildiğince sert." Küçük çocuk anlamıyormuş gibi baktığında sen söyle anlar demişti. Çocuk gözden kaybolurken beni tekrar buyur etmiş karşılıklı oturmuştuk. "Seni derde koyan şey nedir, anlat da biz de öğrenelim." Anlatılacak o kadar çok şey vardı ki hangisinden başlamalıydım bilmiyorum. Bilemeyince de cebimden yüzüğü çıkartarak masaya bıraktım.

"Derdim büyük abi derdim bu defa çok büyük."

"Ölümden başka her derde derman vardır. Sen anlat bakalım bu yüzüğün hikâyesi nedir?"

Nereden başlamalı diye düşünürken iç çekerek arkama yaslandım. Dertlerimi dile dökmeyeli onca zaman olmuşken bir çırpıda hepsi dile gelmiyordu. "Derdim aşktır abi, derdim yalnızca aşk!" Bana keyfi yerine gelmişçesine güldüğünde bende acıyla gülümseyerek anlatmaya başlamıştım. Kahvelerimiz geldiğinde hala beni tüm dikkatiyle dinliyordu. En sevdiğim yanı da bu değil miydi? Ben cümleye nokta koyana kadar sözümü kesmez beni yalnızca dinlerdi.

"Bir görsen, bir tanısan sende çok seversin. Hayat dolu dünya güzeli bir kadın... Yalnızca bazen çok konuşur. Ha bir de dili çok sivridir sözünü sakınmaz içinde bir şeyler biriktirip kin tutma gibi bir huyu yoktur. İşte bazen çok düşünüp çok kafasında kuruyor, galiba onda sevemediğim tek yön bu olmalı. Bir de aceleci yönünü saymazsak. Bir şeylerin hemen olmasını ister. Eğer aklına geldiyse o şey hemen olmalıdır."

"Sence acele etmek istemiyorsun öyle mi?"

"Hayır, abi bende çok şey istiyorum. Bende en az istediklerini istediği kadar istiyorum."

"Mani nedir? Neden kendinizi azap ateşinde yakıyorsunuz?"

"Biliyorsun durumu abi, ne olduğunu biliyorsun?"

"Hala çare bulunamadı mı?" Başımı olumsuz anlamda salladım. Bu hastalığın bir çaresi yoktu. Bu hastalık beni öldürmeden son bulmayacaktı. "Deme oğlum, ben düşündüm ki sen uğramayınca iyisin. Bir çözüm yolu bulundu."

"Keşke, keşke bulunsa..."

"Peki ya ailen onlar senin için yurt dışına çıkmamışlar mıydı? Hala bir çözüm yolu bulamadılar mı?" Benim umudum çoktan bitmişti, Irmak olmasa ardına düşmezdim bile. Allah biliyorsa şimdi bunu çok diliyorum.

"Hala doktor doktor geziyorlar. Beynimdeki tümör her geçen gün biraz daha büyürken hala bir umut dünyayı geziyorlar."

"Tabi sen en son buralara geldiğinde pek fazla umursamıyordun, şimdi aşk ateşine düştün yanıp tutuşuyorsun. Korkuyorsun değil mi? Onu bırakıp gitmekten korkuyorsun?"

"Allah biliyor ya ölümden korkmuyorum. Tek korkum onu bu dünyada yalnız bırakmak..."

"Şu kız değil mi? Haberlerde gördüğüm şu kız. Onu kurtarmak için canını hiçe saydığın kız..." Başımı salladığımda vay be demişti. Vay be! "Demek öleceksem bile beraber ölelim dedin. Oysa canlı bombanın sizi parçalara ayırdığını sanmıştım."

KARAN BEY ~ GünışığımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin