İyi miydik?

40.7K 1.7K 926
                                    

ŞIRNAK

 geçmeyen zaman


Rüya!

Hepsi kötü bir rüyadan ibaret olmalıydı.

Evet, ben yalnızca kötü bir kabus görüyordum. Tüm bunların hiçbir açıklaması olamazdı. Uyanmak ister gibi kıpırdadığım da üstümdeki ağır bedenin altında daha fazla ezildim. Her ne kadar rüya olmasını istesem de rüya falan değildi. Öyle olsaydı hala üstümde duruyor olamazdı.  Etraftan sesler gelmeye devam ederken o da başka yönlere bakıyordu. Kaslı bedenin altında ezilirken tüm sıcaklığını hissedebiliyordum. Bu adam ne kadar ağır olduğunun farkında değil miydi?

Tamam. Sakin. Sakin. İyisin.İyiyim, gayet iyiyim. Birkaç saniye kaslı vücudunun altında ezildim diye de kendimi kötü hissetmeyecektim. Bu adam benim için hiçbir anlam ifade etmiyordu. Bu adam korkağın tekiydi. Arkasına bakmadan kaçan korkak! 

Düşüncelerim kapının açılmasıyla birilikte parçalara ayrılmıştı. Kapının açılma sesiyle birlikte üzerimdeki adam sıçrayarak ayağa kalktı. Yakalanmanın verdiği dehşetle gözlerimi yumup son duamı etmeye başladım. Bu adamlar ya bizi öldürecek ya da daha kötüsü başka şeyler yaparak can çekiştirerek öldürecekti.

 "Komutanım!" 

Komutan mı? Mavi göz bir şeyler mırıldanırken duyu yetimi kaybetmiş gibiydim. Hareket etmeden önce gözlerimi aralayarak başımı çevirdim. Yalnızca ayaklarını gördüğümde başımı kaldırıp ayakta duran iki adama baktım. Askeri kıyafetli adam bana bakmazken mavi göz elini bana doğru uzattı. Ben burada yerde öylece yatarken ikisi bana bakıyordu. Asker başını çevirse de konumum hiçte güzel değildi.

"Keyfini bozmak istemezdim ama gerçekten gitmemiz gerekiyor." 

Bir ona bir de yanındaki askere bakarken utanmıştım. Yerde boylu boyuna uzanmak, özelilikle de az önce bizi yanlış şekilde görmesi cidden sinir bozucuydu. Uzattığı eli bu son diyerek tutup ayağa kalktım. Üstümü başımı çırparken ilk kez asker doğrudan bana bakarak iyi misiniz, diye sordu

"Kaçırılana kadar gayet iyiydim."

Kaçırılana kadar gayet sıradan bir o kadar da saki bir hayatım vardı. Ben söylenirken gözü yanımdaki adama tekrar gitti. "Komutanım yaralanmışsınız." Cevabını beklemeden dışarıya doğru bağırarak ilk yardım çantasını istedi." Demek bu adam cidden askerdi, hem de bunların komutanı. Ama ne yazık ki korkak bir komutandı. 

Hem de kocaman korkak!

İçeriye başka bir asker girdiğinde "Ben iyiyim onunla ilgilenin," demiş sonra da diğer askere sen benimle gel, diyerek küçük kulübeden dışarıya çıkmıştı. Hala adını öğrenemediğim mavi gözlü komutanın ardından bakarak somurttum. O yüzüme bakmadan dışarıya çıkarken başka bir askerle yalnız kalmıştım. 

"Lütfen oturun,  yaranıza müdahale etmeliyiz."

 İşte bu gerçek bir askerdi. Asil ve yardım sever.

"Yardım etmene izin veririm ama bana cevap vermen gerekiyor. Şu giden adam kim?"

"Kimden bahsediyorsunuz?"

"İşte mavi gözden canım, az önce dışarıya çıkan adam yok mu? Ondan bahsediyorum. O kim?Sizin gerçekten komutanınız mı?"

"Karan komutanım mı? Gerçekten kim olduğunu bilmiyor musunuz?" Ben oradan bakınca müneccime mi benziyordum. Yeryüzünde soluk alan her mavi gözlü canlıyı tanımam falan mı gerekiyordu. Hem adam benim okey arkadaşım falan da değildi. Adını bile şimdi onun ağzından çıktığında öğrenmiştim. "Evet, onu soruyorum. Kim?"dediğimde elimi uzatmamı isteyerek avucumun içindeki yaraları temizlemeye koyuldu. Galiba anlatmayacak derken yüzüme bakmadan devam etti.

KARAN BEY ~ GünışığımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin