Her şey!
"Dur! Bir saniye..."
Elimi havaya kaldırırken başımı da çevirmiştim. Her şeyini derken neyi kast ettiğini öğrenmeden olmazdı. En azından bir öpücükten daha fazlasını veremezdim. Durum buyken sınırımızı baştan çizsek çok iyi olacaktı. Karan hala sabit şekilde dururken sıcaklığını tüm benliğimde hissediyordum. Yutkunarak bakışlarımı ona çevirdiğimde mavi gözleri çok fazla şey anlatıyordu. Sanki bir uçurumun kenarında durmuş bana kollarını açmış gibi bakıyordu.
"Ben... Ben henüz hazır değilim. Her şey için değil. Henüz değil."
Karan geriye doğru çekilirken aramızdaki sıcaklık saniyeler içinde buhar olup uçmuştu. ikimizde buz gibi olmuşken bir şeyleri yeniden ısıtmak imkansız gibi görünüyordu. "Tüm bunlar fazla Karan, çok fazla..." Her şey üst üste gelirken sağlıklı düşünmem olanaksızdı.
"Senden seni istemedim Irmak, yalnızca şu anda her şeyini istedim. Ben her şeyin gibi öpmeni... Bir öpücüğü hak ettiğimi düşünüyordum. Tüm bu saçmalıklarla bunun için katlandığımı dahi söyleyebilirim." Ne dediğini anlamazken Karan gitmek için ayaklanmıştı. Hemen elinden tutarken gitmesine izin vermedim.
"Söyledim ya yalnızca panikledim. Ben her şeyini deyince..."
Karan bana doğru eğilerek yüzüme yaklaştı. Sinirli değil ama öfkeden kızarmıştı. Bilmiyorum. Yüzdeki ifadesiz bakışlarından bir şey anladığımda söylenemezdi. "Senden seni değil, yalnızca masumane bir öpücüğünü istedim. Hastane yarım kalan, bana vaat ettiğin şeyi..." Yalnızca bir öpücük müydü? Aklımı okumuşcasına devam ettiğinde elini ellerimden çekmişti. "Artık bir değeri kalmadı."
Dur, diyerek ayaklanıp önüne geçtim. Bu şekilde gitmesine izin vermezdim. "Tamam, seni yanlış anlamışım. Ben çok özür dilerim. Henüz böyle bir birlikteliğe hazır olmadığım için biraz saçmalamış olabilirim. Lütfen şimdi oturur musun?"
"Yarın şafakla kalkacağım Irmak, gidip dinlenirsem iyi olacak."
Yine gitmek için hareketlendiğinde ellerimi göğsüne koydum. Gitmesini istemiyordum. Varlığı huzur veren bir adamın böylesine çekip gitmesini istemiyordum. "Lütfen diyorum. Otur konuşalım. Hiç değilse bunu konuşuruz." Ona yüzüğümü gösterdiğimde hadi ama der gibi tatlı şekilde bakmıştım. Karan bir yüzüğe bir de bana baktıktan sonra derin bir iç çekerek şekerli demişti.
"Anlamadım."
"Dünkü zehirli kahveden sonra şekerli bir kahveni içerim diyorum."
Tabi ya diyerek gülümseyerek kaçar gibi mutfağa koşmuştum. Yanında durup neden acılı kahve yaptığımı söyleyemezdim. Eğer beni bu konuda zorlarsa en fazla kızların beni teşvik ettiğini annem de ısrar edince zorunda kaldığımı falan söyledim. Kahvesini yaparken beni affetmesi adına içine bal koymak isterdim fakat evde bal yoktu. Hızlı şekilde kahveleri yaptığımda üstümü başımı düzelterek salona geçtim.
Karan kalktığı yere yeniden oturmuş sabırsız şekilde beni bekliyordu. Kahvesini ikram edip yanına oturduğumda ne diyeceğimi düşünemeye çalıştım. Düşünürken de yanında fazla kıvranmış olmalıyım ki ara sıra bana bakıyordu. Sonunda bir cesaret kahvemi bırakarak ona döndüğümde o da bu anı bekliyormuş gibi kahvesini kenara bıraktı.
O an ağzımı açıp bir şeyler söylemeyi planlarken az önceki gibi heyecanlanmaya başlamıştım. Eğer geri çekilmeseydim hala onun kollarında olacağımı düşünmek bile kızarmama sebep oluyordu. Yeniden mavi gözlerinin koyulaştığını görmek onunda aynı şeyleri hissettiğini anlamamı sağlamıştı ki verdiğim son anlık kararla ellerimi yüzüne götürerek dudaklarını kapandım. Pek iyi bir öpüşme olmasa da bana karşılık vermesiyle birlikte ağzımdan bir inilti kopmuştu. Sıcak dudaklarını hissederken ellerimi boyuna götürerek onuna aynı hizaya gelerek adına dizlerimin üstüne yükselerek üstüne doğru eğildim. Karan belimden sıkıca tutup kendine çekerken bir bütün olmuştuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARAN BEY ~ Günışığım
Chick-LitBir yabancıya aşık olup biz olmak o kadar zor mu? #Irmak Düzenin birazcık değiştirilmeye yeltenildiğini sezince harekete geçerim. #KaranAlakurt Kitap şarkısı: Mert Fırat - Aç kapıyı gir içeri