BÖLÜM 4
ŞIRNAK
Ölmüş müydük?
Yoksa ölecek miydik?
Belki de bu defa kesin ölmüştük.
Bugün bilmem kaçıncı kez son duamı ederken komutanın koluna daha fazla yapışarak gözlerimi kapattım. Bu beladan kurtulalım yemin ederim bir daha ona korkak, demeyeceğim. Yemin ederim demem. Yeter ki bu beladan da kurtulalım.
"Mavi Komutan!"
Yabancı bir ses duyulduğunda tek gözümü araladım. Ben tek gözle bakarken komutanın silahını indirdiğini gördüğümde üstümden koca bir dağ kalkmış gibi oldu. Komutan arkamda dur, dediğimde karşıdan gelenlere gözlerimi tamamen açarak bakmıştım. Adam bir kez daha mavi komutan, diyerek konuşmaya devam etti. "Benim komutanım Niyazi, ilerideki köyün koruyucusuyum. Beni hatırlamadın mı?" Koruyucu dediğinde benimle birlikte Karan da gevşer gibi olunca silahı beline sokarak "Tamam, güvendeyiz." demişti. Komutan konuşurken gözleri ellerime gidince ellerimi üstünden çekip geriye doğru bir adım attım.
Tamam canım birazcık korkmuş olabilirim. Hem demezler mi denize düşen yılana sarılır diye.
"Hayırdır komutanım ters bir durum mu var?"
Koruyucu bize daha çok yaklaşırken arkasındaki adam da etrafı kolaçan ediyordu. Adını söyleyen koruyucu ise bana şöylesine bir göz attıktan sonra komutanından cevap bekledi.
"Sonra Niyazi, sonra. Ben sana sonra anlatırım." Kesin anlatmayacaktı. Sırf onu geçiştirmek için söylemişti. Karnımdan bir kez daha guruldama sesi duyulunca elimi mideme götürdüm. Belki vurularak yahut yakılarak ölmeyecektim ama kesinlikle açlıktan ölebilirdim.
"Mavi Komutan..." Her ikisi de bana baktığında onlara bir adım daha gerileyerek rahat nefes almak adına sırtımı ağaca verdim. Eğer burada durup onların geyik yapmasını dinlersem ve biraz daha bir şeyler yemezsem açlıktan bayılacaktım.
"Karan ben tükendim, birileri bizi bulduğuna göre hemen merkeze ulaşamaz mıyız?"
Karan koruyucuya bir şeyler fısıldayıp onun uzaklaşması beklemişti ki hemen hey nereye diyerek söylenmeden Karan Bey hızla yanıma doğru gelerek kolumdan tuttu "Senden ilk ve son kez bir şey isteyeceğim. Seni son görüşüm olduğumu bildiğimden az sonra yapacağımız şeyin senin için hiçbir önemi olmayacağına da eminim. Şimdi senden isteğim tam olarak şu olacak..."
"Bir saniye orada dur bakalım. Ben senin için hiçbir şey yapmam."
"Önce ne istediğimi duy istersen."
"Çabuk konuş o zaman takatim kalmadı."
"Koruyucunun yanında sevgilim gibi davranacaksın. Her ne olursa olsun kaçırıldığından haberi olmayacak."
Ona idrak edememiş gibi ne, dediğimde eliyle ağzımı kapatmakla kalmayarak önüme geçerek gölgesinde kaybolmama neden oldu. Hem neden sadece ben kaçırılmışım gibi konuşuyordu. O da kaçırılmamış mıydı? Üstelikte benden istediği şey çok aptalcaydı. Değil onunla sevgili olmak arkadaş dahi kalmak istemiyordum.
"Bana bak . Bana gözlerimin içine bak. Ben sana şimdiye kadar çok fazla tolerans gösterdim. Artık sana karşı gram tahammülüm kalmadı. Benim sabrımı sakın ola daha fazla sınama. Konu şu ki..." Soluklanmak ister gibi susup omzunun üstünden geriye bakmış daha sonra yeniden yüzüme bakarak kaldığı yerden devam etmişti. "Neyse ne. Şimdi söylediğimi yapacaksın. Yoksa yemin ediyorum seni burada kaderine terk edip giderim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARAN BEY ~ Günışığım
Chick-LitBir yabancıya aşık olup biz olmak o kadar zor mu? #Irmak Düzenin birazcık değiştirilmeye yeltenildiğini sezince harekete geçerim. #KaranAlakurt Kitap şarkısı: Mert Fırat - Aç kapıyı gir içeri