jaehyun boş bir yatakta, şimdiye kadar hissettiği en şiddetli baş ağrısıyla birlikte uyandı. yatağın yanındaki komodinde bir bardak su ile ağrı kesici gördü, küçük hapı alarak hemen içti.
birkaç dakika daha yatakta kaldıktan sonra kalktı, bacakları acıyordu. ardından nerede olduğunu anlamak için odada göz gezdirdi.
doyoung ile kullandıkları yatak odalarındaydı.
jaehyun odalarındaki ebeveyn banyosuna yöneldi, üstündekileri çıkardı ve hızlıca duşa girdi.
ancak bir problem vardı. jaehyun dün gece olan hiçbir şeyi hatırlamıyordu.
neler yaşandığı hakkında gerçekten hiçbir fikri yoktu. aşağı inince neler olduğunu doyoung'a soracaktı.
duştan çıktıktan sonra aynaya baktı, boynunu süsleyen mor ve kırmızı renkli izledi fark etti. her şeyi hatırlamıştı.
dün gece bir adamlaydı. güzel, kahverengi gözlü bir adam. içkisini elinden alan ve onunla flört eden, onu öpen ve onunla sevişen bir adam.
jaehyun'un gözyaşları düşmeye başladı. doyoung'u aldattım.
sevdiği, evlilik teklifi ettiği, uğruna öleceği adamı aldatmıştı.
derin nefesler aldı ve birkaç kez yüzünü yıkadı. doyoung'un fırçasının yanında duran kendi diş fırçasını aldı ve aceleyle dişini fırçaladı.
her şeyi doyoung'a söylemem gerekiyor.
beline bir havlu sardı ve giyinmek için giysi dolabının önüne gitti.
alt kata indiğinde pastırma, meyve suyu ve waffle kokularını almaya başladı, tıpkı iyi eşlerin birbirlerine hazırladıkları kahvaltı gibiydi.
doyoung'un eski 60'lar şarkılarından birini mırıldandığını duydu. gayet mutlu gözüküyordu.
jaehyun, onun mutluluğunu mahvetmek üzere olduğu gerçeği ile boğuldu.
doyoung'u ocağın önünde birkaç parça waffle pişirirken gördü, üzerinde kendisinin bol gömleklerinden birisi vardı ve güzel, beyaz bacakları tamamen açıktaydı. jaehyun'un mutfağa girdiğini gördü ve yüzündeki parlak gülümsemesiyle ona döndü.
"günaydın," doyoung, şirin dişlerini gösterecek şekilde gülümseyerek konuştu.
jaehyun konuşmaya başladı. "günaydın. ben-"
"sana waffle yaptım. ve biraz da pastırma," doyoung uykulu gözüküyordu. "bir de süt kremalı bademli kahve. senin sevdiğin gibi."
çünkü yeni nişanlanmışlardı ve doyoung onun için özel bir şeyler yapmak istiyordu.
jaehyun mutfaktaki küçük masanın kahvaltı için hazır olduğunu görebiliyordu. waffle ile dolu iki tabak, iki bardak kahve ve jaehyun için bir adet Adderall*
jaehyun ağlamak istiyordu.
sesli bir nefes vererek konuşmaya başladı, "teşekkürler doyoung, ama ben-"
doyoung'un gülümsemesi aniden kaybolmuştu, şimdi üzgün ve endişeli görünüyordu. "bunun yerine, krep ya da başka bir şey mi isterdin?"
"doyoung, ben. ben seni aldattım. dün gece."
bu, doyoung'u susmasına neden olnuştu. jaehyun ise boğazındaki yumrudan kurtulamıyordu.
doyoung'un yüzünde herhangi bir hayal kırıklığı yoktu. "hayır, jaehyun. öyle bir şey yapmadın."
"yaptım! ben, ben bunu yaptığıma inanamıyorum ama-" sözü yarıda kaldı ve ağlamaya başladı.
doyoung'a bakamıyordu. hâlâ orada durduğuna ve eşini aldattığı için ağladığına inanamıyordu.
doyoung ocağı kapattı ve jaehyun'un ellerini tuttu. "beni aldatmadın. gün boyu seninleydim."
"yaptım. dün gece sarhoştum ve kanepede bir adamla seviştim. çok özür dilerim, doyoung, hâlâ bunu yaptığıma inanamıyorum..."
doyoung'un kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı. "dün gece? bizim nişanımızı kutlarken? ve benim oturma odamda?"
"evet! neden dediklerimi ciddiye almıyorsun?!"
doyoung birkaç saniye daha boş bir şekilde jaehyun'a baktı, ardından gözlerinden yaş gelene kadar kahkaha atmaya başladı.
jaehyun oturma odasına baktı. yerlerde boş içki şişeleri vardı. etraf, gül ve portakal gibi kokuyordu.
bir anda, jaehyun her şeyi hatırladı.
"aman tanrım. seni, seninle aldattım."
doyoung gülerek jaehyun'a yaklaştı. "beni gerçekten aldatsaydın, ben böyle konuşabilir miydim?"
jaehyun, bir şeyi hatırlamış gibi gözlerini şaşkınlıkla açtı. "peki, peki bu izler ne, doyoung?"
şimdi doyoung, jaehyun'un boynuna bakıyordu. parmaklarıyla jaehyun'un çenesini kaldırdı ve başını yana eğdi. bıraktığı izlerden gayet memnun gözüküyordu.
"hmm, bunları sana kesinlikle ben yaptım."
jaehyun biraz daha rahatladığını hissetti. "emin misin?"
doyoung çenesine küçük bir öpücük kondurdu. "evet. seni bir kere öptüm, sonra sen beni öpmeye başladın. beni kanepeye yatırıp öpüyordun ama uyuyakaldın. seni odamıza sürüklemek zorunda kaldım. sonra banyoya girdin ve her yere kustun, ve banyodan çıkıp tekrar uykuya daldın."
jaehyun utanmıştı. "aman tanrım. özür dilerim. uzak dur benden, muhtemelen kusmuk gibi kokuyorumdur. bu hayatımdaki en kötü kutlama! çok üzgünüm, doyoung. ben, ben sadece..."
jaehyun, diğerinin daha fazla kahkaha attığını duyunca odadan çıktı.
"jaehyun, geri gel ve bana bak," doyoung ciddileşmişti. "bu sorun değil. sadece, bir daha bu kadar içme."
jaehyun onu yumruklamak istedi. "doyoung, üstünde uyuyakaldım, bütün banyoya kustum ve muhtemelen onu temizlemek için çok fazla zaman harcadın. nasıl hiçbir şey sorun değil?!"
"bunlar sorun değil çünkü sen benim nişanlımsın." jaehyun'un yanağını öptü. "ve yakında evleneceğiz, her zaman birlikte olacağız. gerçekten, bunun yapacağın en utanç verici şey olacağını mı düşünüyorsun?"
jaehyun biraz düşündü. "şey, evet?"
doyoung tek kaşını kaldırarak konuştu. "yani, iç çamaşırlarınla yaşadığın olayı hatırlamıyor musun? ya da arılarla olanı? veya hayvan şekilli bisküvilerle yaptıklarını? ya da dediğin gibi-"
"tamam, tamam! bu kadar yeter, anladım!"
"bu arada, kusmuk gibi kokmuyorsun," sırıttı. "daha çok içki ve benim gibi kokuyorsun."
jaehyun kulaklarının kızardığını hissetti. doyoung hayatının geri kalanında onunla hep dalga geçecekti.
"tamam, diyeceklerin bittiyse eğer yemek yiyelim. acıktım."
doyoung gülümsedi, gülümsemesi parlak ve mükemmeldi. parmak uçlarına yükselerek jaehyun'u öptü. jaehyun, doyoung'un tuttuğu yanağında onun parmağındaki yüzüğü hissedince kendisi de gülümsedi.
doyoung ondan uzaklaştı ve konuştu. "hadi kahvaltı yapalım."
*adderall, dikkat ve odaklanma eksikliği olan kişiler için piyasaya sürülen bir ilaç. yabancı ülkelerde sınav dönemlerinin vazgeçilmez ilacı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lavender::dojae
Fanfictionruh eşini inkar ettiğin zaman ilişkileriniz zarar görür. ve bu çok acıtır. all rights belong to @thefuckno