bölüm 3

1.1K 111 47
                                    

doyoung izi belirdikten sonraki hafta, hayatı hakkında sevdiği her şeyi değiştirme gücüne sahip küçük işareti düşünmemek için kendini bir şeylerle meşgul etmeye karar verdi. kitaplığını yeniden düzenledi, film koleksiyonunu alfabetik sıraya göre dizdi, hatta annesini bile aradı. (ama kalçasındaki yeni iz hakkında bir şeyler söylemedi.)

doyoung, işaretinin belirmesi için cuma günü kime dokunduğunu düşünmek istemiyordu. onun "bay mükemmel" dediği jung jaehyun olduğunu biliyordu.

pazartesi sabahı, doyoung işaretini düşünmekten kaçınmıştı ve onu gördüğünde derslere girmek üzereydi.

"bay mükemmel" doyoung'un en sevdiği kafeye (taeyong'un kafesine) giriyordu, çünkü işe ya da üniversiteye gidip gelirken yaptığı tek egzersiz buraya yürümekti.

jaehyun barda olduğu kadar iyi gözüküyordu, eğer bundan daha iyisi yoksa. doyoung caddenin karşısına geçti, eğer bir latte alıp yoluna devam ederse jaehyun'u bir daha asla görmeyeceğini ve kalbinin bu kadar hızlı atmayı bırakacağını düşündü.

lanet. lanet. lanet. lanet. lanet.

doyoung nabzının hızlanmasını ve jaehyun'u görmezden gelmeye çalışarak kahvesini beklerken elleri terlemeye başladı.

ama doyoung gözlerini jaehyun'dan uzak tutamadı.

demek istediğim, onun ne kadar muhteşem gözüktüğü hakkında bir fikri var mı? beni ona bakarken fark edecek.

hâlâ bakıyorsun. tanrı aşkına, aklını başına getir! ona bakarken yakalanmak istemiyorsun, bu gerçekten utanç verici olur.

ah, tanrım! beni ona bakarken gördü ve o da bana bakıyor.

doyoung yüzüne yayılan gergin gülümsemeyi hissedebiliyordu. jaehyun yüz ifadesini yumuşatmadan önce doyoung'a baktı ve hafif gülümsemesiyle pembe dudakları yukarı kalktı.

utanmaya başlamadan önce başka yöne bak aptal!

doyoung bakışlarını kaçırdı ve önceden sipariş ettiği kahvesinden bir yudum aldı.

doyoung tekrar o tarafa baktığında jaehyun'un önünde olduğunu fark etti. biraz gergin gözüküyordu, sol elini kot pantolonunun cebine koymuştu.

"pardon, fazla ileri gitmiş gibi gözükmek istemem ama size eşlik edebilir miyim?" jaehyun cebinde olmayan eliyle doyoung'un yanındaki boş sandalyeyi göstererek konuştu, "sakıncası yoksa, oturabilir miyim?" bunu sorarken saçlarını yüzünden geriye doğru iterek gülümsemişti.

doyoung başını salladı.

"kaba olmak istemem, ama önceden tanışmış mıydık? çok tanıdık geliyorsunuz."

"evet, üniversitenize gidiyorum, aynı matematik ve psikoloji dersini alıyoruz. siz jung jaehyun olmalısınız," doyoung panik içerisinde olmasına rağmen sıkılmış bir tonda cevap verdi.

evet, geçen gece beraber seviştik ve sen benim ruh eşim olabilirsin.

"kim olduğumu biliyor musun? vay canına, bu kadar ünlü olduğumu ya da hayatımın pek çok insanı ilgilendirdiğini bilmiyordum," jaehyun kaşlarını alayla kaldırarak konuşmuştu. "benden hoşlanıyor musun yoksa başka bir şey mi var?"

"sen salak mısın? hayır! başkalarından duyduğum kadarıyla seni tanıyorum."

ondan hoşlanmıyorum.

jaehyun utandı. "en azından dürüstsün, diğerleri gibi paramın ya da ünümün peşinde değilsin," peşinde koşan bencil kızları hatırlamış gibi ürpermiş ve titremişti.

"aynı okula gidiyorsak, seninle oraya kadar yürümemde bir sakınca var mı?"

jaehyun sandalyesinden kalktı ve tutması için doyoung'a elini uzattı. onun bu hareketiyle ceketi üstünden kaydı ve gömleğinin yakasından küçük bir dövme ortaya çıktı.

aman tanrım! ruh eşi olmadığımızı umuyordum, ama öyleymişiz. siktir.

jaehyun'un onların ruh eşleri olduklarının farkına varmasından korktuğu için uzatılan eli görmezden geldi ve çantasını yerden alarak tek başına ayağa kalktı.

"elbette, hadi gidelim."

lavender::dojaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin