"buna ne dersin?" doyoung başka bir kazağı üstüne tutarak sordu, bu seferki kediliydi. jaehyun tekrar ona baktı.
"evet... iyi değil," bu kazak da doyoung'un diğer baktıkları gibi tekrar raftaki yerini almıştı. jaehyun onun tam olarak ne aradığını bilmiyordu, sadece alışverişe çıkmak istemişti ve bunun bir erkek arkadaş görevi olduğunu söyleyerek onu da buraya sürüklemişti.
"bana ne aradığını söylemek ister misin? belki sana yardımcı olabilirim...?" jaehyun, çirkin renkli gömlekler ve ceketlerin arasındaki doyoung'a bir teklif sundu. doyoung durakladı ve kaşlarını çattı.
"ah, ne kadar tatlı... ama olmaz. burada bir görevdeyim..." doyoung hızla başını salladı ve dudaklarını büzerek konuşmasına devam etti. "evet. çok önemli ve çok gizli."
jaehyun iç çekti. "bunun, bugün ten'in öğle yemeğinde söylediği 'çirkin kazaklar' yarışmasıyla bir ilgisi var mı?" doyoung'un yüzündeki rahatsız edici ifade her şeyi açıklıyordu. "hemen bir tane seç ve gidelim," jaehyun bıkkın yüz ifadesiyle konuşmasını bitirdi.
alışverişten nefret ederdi. insanlar her zaman gözleriyle onu süzerdi. (yani, o gerçekten yakışıklıydı.) alışveriş onun için çok sıkıcı bir işti, ama doyoung onu bir mağazaya sürüklemeyi başarmıştı.
doyoung giysi askılarının üzerinden jaehyun'a baktı. "hayır. kazanmam lazım. ten her yıl kazanıyor ve o kuşbeyinli tekrar kazanırsa lanetleneceğim. beni yalnız bırak. konsantre olmalıyım," sonra somurtarak tekrar gösterişli tasarımları incelemeye başladı.
jaehyun öfkeyle soludu. evet. bunun olacağını bilmeliydi. ne de olsa kim doyoung ile konuşuyordu. gururu, bu çirkin kazaklar kadar güçlüydü.
bir işe yaramadığı için jaehyun bir sandalyeye oturdu, kenardan bir dergi aldı ve kendini onunla meşgul etmeye çalıştı. dergiyi açıp içindekileri sıkıcı bulduktan sonra (içindekilerin ne olduğu hakkında bir fikri bile yoktu!) dikkatini doyoung'a verdi.
jaehyun kendini erkek arkadaşının kararlı bakışlarıyla nasıl etrafta dolaştığını, hoşuna giden bir kazak bulduğunda gözlerinin nasıl aydınlandığını ve dudaklarının aldığı şekli izlerken buldu. dudakları önceki gün inanılmaz yumuşaktı, çünkü dudaklarının kuruduğunu söyleyip jaehyun'un kirazlı nemlendiricisini almak için başının etini yemişti.
o çok güzeldi.
doyoung kenardaki bir kutunun üzerine eğildiği zaman poposu hafif havaya kalkmıştı. ve arka planda çalan müziğe ayağıyla ritim tutarken çok sevimliydi.
doyoung'un kot pantolonunun bugün ne kadar dar olduğunu fark etmesi ona hiç yardımcı olmuyordu. harika kalçalarını ve vücut kıvrımlarını ortaya çıkardığını yeni fark ediyordu.
jaehyun kendisini pis bir sapık gibi hissediyordu, ama sonra doyoung'un kalçalarını kendisi gibi herkesin görebileceğini fark etti.
doyoung kutudakini almaya çalışırken kalçalarını havada sallıyordu, jaehyun birkaç kişiyi onun görkemli ganimetine (?) bakarken yakaladı.
jaehyun henüz ona sahip değildi. bu doyoung'un ganimetiydi, kahretsin.
hiç düşünmeden ağaya kalktı, doyoung'un kalçasına bir şaplak attı ve doyoung şaşkınca cırladı. arkasına döndü, yüzü kızarmış ve ağzı şaşkınlıktan açılmıştı; izni olmadan kalçasını elleyen kişiye bağırmaya hazırdı, fakat arkasında oldukça kızgın bir jaehyun görünce ağzı kapandı ve gözlerini birkaç kez kırptı.
doyoung sırıttı. "ah, birileri yine modunda. ne oldu? kazaklar seni açtı mı?"
jaehyun yanakları kıpkırmızı olmadan önce birkaç kez göz kırptı ve tek eliyle yüzünü kapattı. şaplağın arkasındaki cinsel imayı unutmuştu. "aman tanrım, özür dilerim, öyle yapmak istememiştim. ama..." elini yüzünden aşağı kaydırdı ve ağzını kapattı. "senin kalçaların..."
"mükemmel? biliyorum. sadece, bir daha sinsice bana yaklaşm-"
jaehyun hızlıca kafasını iki yana salladı. "hayır, yani, kastettiğim, onlar çok... açıktı. sadece kimsenin bakmasını istemedim ama ben..." dedi ve yüzünü astı, böyle kemiğini kaybeden bir köpeğe benziyordu.
doyoung kolundaki kazağı bir kenara koydu ve kollarını jaehyun'un boynuna sardı, onu aşağı çekti ve gülümseyerek hızlı bir öpücük verdi. "kalçalarım sadece sana ait bebeğim," tekrar yumuşakça jaehyun'un yanağını öptü ve eşyalarını almak için ondan ayrıldı.
hâlâ tatmin olmayan jaehyun kollarını arkadan doyoung'un beline sardı, günün ikinci öpücüğünü aldı.
"tamam, sevgilim, bu gittikçe garipleşiyor," doyoung gözlerini devirdi ve ondan ayrılmaya çalıştı. "yani, hâlâ mağazanın ortasındayız ve oradaki anneler bize çok kötü bakıyor," jaehyun kendilerine bakan kadınları ve çocuklarını görünce başını salladı.
jaehyun daha da utanmıştı. neden bir anda bu kadar yapışkan olduğunu bilmiyordu, ama ona daha sıkı sarıldı ve doyoung'u tekrar susturdu.
doyoung iç çekti. "tamam. hadi gidelim," doyoung deneme kabinlerine doğru yürüdü, jaehyun arkasından onu takip etti, kolları hâlâ doyoung'un belinde bir kemer gibi sarılıydı.
kabinlerden birine girdiler, doyoung jaehyun'u üstünden itti ve kabinin içine yerleştirilmiş oturağa oturttu. jaehyun'un içini korku kapladı. çok mu ileri gittim? yaptığım çok mu rahatsız ediciydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lavender::dojae
Fiksi Penggemarruh eşini inkar ettiğin zaman ilişkileriniz zarar görür. ve bu çok acıtır. all rights belong to @thefuckno